29 Ekim 2013 Salı

Süleyman Demirel Cumhuriyet ve Türkü Ye

Allah uzun ömürler versin. 100. yılını ve daha nice yüz yıllarını da görelim. Evet düşmanların çok, seni alt etmek isteyenler, yok etmek isteyenler, tüm unsurlarını ele geçirmek isteyenler var. Hep oldu, yine olacak. Bu senin kaderin bir yerde. Sen böylesin. Birileri seni sevmiyor, sevemiyor, içine sindiremiyor. Ağzınla kuş da tutsan, sıcacık göbek taşında bol köpüklü kese de atsan, kebabını yedirsen, ciğerini kebâb eylesen de, hakir görülensin, itilmek-kakılmak istenensin. Aslında büyük cevhersin, her dalda. Her dalda önün kesilmiş, her bindiğin dal kesilmiş. Yine yılmamışsın, yılmazsın. Yılma da. Yılmazsın da. Genlerin belki böyle. Belki gen denilen şey sadece bir safsata. Bir kuru ekmek yer, bir yudum su içer, şükredersin. Dayanmazsın nâmert gibi damara. Kan kusar, kızılcık şerbeti içtim dersin. Binbir türlü oyuna gelir, yine yıkılmazsın. İşte büyü de buradadır. Vericiliği herkes senden öğrenir, paylaşmayı, ikrâmı. Sofranı ve evini açtığını gören el, şaşar kalır. Bedelini sorar. Oysa sen misafir için bedel ödemeye bile razısın. Senin sırrın buradadır, yıkılmayışının, yıkılamayışının ana fikri buradadır, damarlarındadır. Sanıldığı gibi, bu bir "ırk" meselesi de değildir. Anadolu'nun, Trakya'nın havasından, suyundan, ruhundan sirâyet eden bir şey midir bilinmez; belki bu nedenledir, İngiliz'in, Yunan'ın, İtalyan'ın, Fransız'ın sana çökme istidatı. Seni ele geçirme istidatı. Sen ona gidersen, rahatsızlık vermekten çekinirsin, sus pus olursun. O buraya ya topla tüfekle gelir, ya da avazı çıktığı kadar bağıra bağıra konuşuşuyla. Her şekilde üstünlük taslar sana. Ama dibinden de ayrılamaz. Avucundasındır bir bakıma, ama tatmin olmaz. Fazlasını ister. Çünkü hiçbir zaman ulaşamayacağı şeyi aramaktadır. Bunu sindiremez, seni kullanır ve atar. Attığını sanar. Gelinen noktada, açlık sınırının altındaki standartlarıyla bile, aile olmayı başarıp ayakta kalabilmiş bir Anadolu var iken, diğer tarafta, bolluk, debdebe ve şâşâ ile yaşamasına rağmen yok olmaya yüz tutmuş 'el' vardır. El ele bile değillerdir, sen kadar.

Hayır tabii ki Süleyman Demirel'den bahsetmiyorum. Bu çok saçma olurdu. Her açıdan saçma olurdu. Cumhuriyet'ten sadece 1 yıl 2 gün daha küçük olmasına rağmen, o köklülük hissini, o erdemi, o asıra merdiven dayamış çınar ruhunu onda ben hiç göremedim ki, methiyeler düzeyim. Kendimi bildim bileli O var, Cumhuriyet ve cumhur savunucusu görüntüsünde. Babam da aynı cümleyi kurar, belki zorlasa dedem de. Hatta bir çocuğum olmuş olsaydı, muhtemelen o da kuruyor olacaktı. Gel de çık işin içinden. 91 yaşındasın ve nasıl bir hikmetin varsa, hâlâ oyundasın. Üstünden neler geçmiş. Kaç savaş, kaç seçim, kaç Abd başkanı, kaç eski para birimi, kaç kriz, kaç ihtilâl. Saysam ömrüm yetmez. Aklım, dimağım almıyor. Nasıl bir hırstır mı demeli, nasıl bir dirâyet mi. Ya da nasıl bir esâret mi demeli, "ölene kadar seni kullanan"...

Sen öylesin ki Türkiye, Demirel'i bile bağrına basarsın. O Türkiye'ni "Türkü Ye" yapan en derin 'aktörlerden' biri de olsa, sen ona 'baba' dersin, şapkasını kapmak istersin.

İşte senin ayakta kalmanı sağlayacak yegâne şey de bu belki. Koşulsuz sevgi. Bağlılık ve sadakat. Oysa süt dökmüş kedi tabiatının altında yaşayan, damarına çok basıldığında çılgın bir kurt da yok değildir.

İşte her şeye, her fetihe, her işgâle, her türlü ele geçirişe rağmen, korkulansındır. Açık ve alenî meydan okunamayansındır.

Kalleş ve namert tuzaklar hep oldu geçmişinde, önünde belki daha da çetinleri olacak.

Sen yeter ki özünü bozma, dur kendi halinde.

Hainlik; gör bak, kendi kendisini imhâ edecek. 

26 Ekim 2013 Cumartesi

Senatör Sarıgül

Senatör Mustafa Sarıgül'e bir önerim var. Chp'nin, dejenere ve kaotik yapısına tepeden indirilmek yerine, biat ettiklerinin tümüne ters köşe yapıp yeniden bir parti kurmalı. Adı da Pak Parti olmalı.

Herhalde mevcut sistemin birilerini, bir gecede indirip, bir gecede yükseltmesi ya da bir gecede yükseltip, yine bir gecede indirmesi döngüsünden uzun vadede sağ çıkamayacağını anlayacak kadar bilgi birikimi ve kapasitesi vardır diye tahmin ediyorum.

Ancak bu öyle bir kıskaç ki, Şişli Belediyesi bu "boru" değil. Yıllardır başında. Ne baronlar, ne patronlar gördü geçirdi. Şöyle bir arkasına dönüp baksa, muhtemelen kıravatını gevşetip şöyle derin bir "of" çeker. 

Ama şimdi süreç onu biricik evladı Şişli'den ayırma niyetinde. Neyin garantisi alınıp verildi onu bilmek biraz zor. Böcekten de anlamıyoruz ki yerleştirip öğrenelim. Ama emin olduğum bir şey var ki, Sarıgül, senatörlük kıvamında bir garanti elde etmeden, Şişli'yi terk etmez. Edemez. 

Aynı şey Kadir Topbaş için de geçerli.

Sadece İspark vurgunu bile anayasaya aykırı ve alenî suç iken, en kral mafyadan daha dirayetli ve ısrarlı sürdürebiliyorsa, gerisini siz düşünün.

Bu konuyla ilgili Mehmet Şevket Eygi, geçen günkü yazısında en doğru lafı etmiş;

"Devletin malı deniz, yemeyen domuz"...

***

Neymiş efendim, Türkiye artık tek güçmüş. Abd ve Avrupa hegamonyasından çıkmış, buralarda bile kriz mizansenleri dönmeye başladığı halde, Türkiye bilmem kaç puan daha büyümüş.

Çin'den füze almamız Abd'yi rahatsız etmiş. Tepki Riccardione'den gelmiş falan.

Tiyatronun da bu kadarı. 

Siz gerçek Abd su yüzüne çıktı demiyorsunuz da, Abd ile zıt düştü diyorsunuz.

İnanmıyorum arkadaşım! Zorla mı?

Akp'nin ve başındakilerin, bu ülkenin ve milletinin ( tüm milletinin) menfaatine tek bir adım atabileceğine inanmıyorum.

Abd ve Avrupa vesayetinden çıktığımız için mi Dolar kuru gizli devaluasyonla fırladı? Euro neredeyse Sterlin kadar. Amma kopmuşuz vesayetten ha! Gerçekten tüylerim diken diken oldu.

Biz o vesayetlerden kopsaydık, Maliye Bakanı ve Enerji Bakanı, şu an Yüce Divân'da yargılanıyor olurdu. En azından. Daha bunun Tarım'ı var, Ekonomisi var. Hani reislere gelmiyorum bile.

En basitinden bu iki usta oyuncu şu an hâlâ koltuklarında olmazlardı.

Akp'ye inanmam mümkün değil, akaryakıta zırt pırt zam gelirken, asgarî ücret açlık sınırının altındayken.

Akp'ye ve savunucularına saygı duymam mümkün değil, "dün siz bizi düdüklüyordunuz, şimdi biz sizi düdüklüyoruz" felsefesi güttükleri için.

Demokrasi bu mu?

Hadi geçtim demokrasiyi, Müslümanlık bu mu?

Sizler düpedüz Tevrat'ın ve Matta İncili'nin yolundan giden Müslümanlık maskesi giymiş kişiler iken, sizlere inanmam mümkün değil.

Yanlış anlaşılmasın; Müslüman değilsiniz diye değil, aslında hiç olmadığınız için. 

Sizler var olsaydınız, bu ülkede fakirler sadece kurban bayramında et yemezdi. Ki o bile şüpheli.

Sizler var olsaydınız, Tüpraş Yunanistan'a 0,80 Euro'ya akaryakıt satarken, yurt içinde 5 Tl'ye dayanmasına müsade etmezdiniz.

Şimdi Tüpraş çıkar "onun çoğu vergi" der. Vergi vergi kime vergi canım Koç'um benim? Tahsil eden de siz değil misiniz vergiyi? Öyle göstermelik maliye baskınları falan, daha çok dikkat çekti. Stratejistinizi değiştirin.

Mustafa Koç 2012-2013 döneminde, devletin yapmış olduğu hastane, okul vesaire binalarda, kaç tane, klima ve bilumum beyaz eşya ihalesi aldı açıklayabilir mi?

İlk 500 firma açıklanırken, her kalemde en üstte Koç'lar olması, Gezi'de ne kadar zarar gördüklerinin göstergesi mi?

Bırakın bunları. 

Nasıl olsa iyice kaza çevirdiniz değil mi milleti Acun'la, Yappprak Dökümü ile.

Hani sürmenaj öyle bir boyutta ki, en son benim gördüğüm, Koç sever paylaşımlar dolanıyordu sosyal medyada.

Neden? Çünkü Koç Otel'in kapılarını açtı, yaralılara yardım etti.

Bir Firavun örneği vardır, Allah'ı taklit edişi ile ilgili:

Firavun iki esir getirtir huzuruna, bunlardan birini hemen orada öldürtür ve diğerini de bir kese gümüşle özgür bırakır. Ve döner halkına der ki; "bakın tek var eden ve yok eden benim"...

Benim için bundan zerre farkı yok olup bitenlerin.

Sen Türkiye'nin şah damarına yapışmış en büyük vampirleri, sahte yardım kampanyaları ve müslümanlık maskesiyle görmezden gel hatta yücelt.

Sonra kestiler ormanı.

Paşam yakında kafan da o izlediğin videolardaki gibi kesilirse, hiç ama hiç şaşırma...

***

Şu Cemaat ve Tayyip müsabakasında, birileri çıkıp skor verirse çok memnun olacağım. Hani her türlü adıma müsait mizansen oluşturacağız diye iyice elinize yüzünüze bulaştırdınız. Biraz Metro yiyin de zekanız açılsın. 

Hatta yeni açılacak Marmaray Metro hattına binmeden önce de cebinize birkaç Albeni, Biskrem, Embeni falan doldurun ki, malûm sistem çok hazır değilmiş, olası bir kaza durumunda, hızlı koşabilmenizi sağlar. 

Sahi Mısır vardı bir ara o ne oldu? Göz altı devam ediyor mu hâlâ?

Geçen gün aklıma bir şey geldi kendi kendime güldüm. 

Meğer Sezen Aksu ile Adnan Oktar neredeyse aynı dili konuşuyormuş.

Sezen Aksu; "bir kedim bile yok anlıyor musun" diyordu şarkısında.

Adnan Oktar'ın kedileri ise bol maşallah, bereket var adamda.

Benimse sadece bir tane 'pussy'm var. Adı da bıdık...

Şimdi bitti yazacaklarım.

Aklıma gelince yine saçmalarım.

Türkiye'de her gün millet ve devlet bekâsı uğruna parmak eskiten köşe yazarlarından öğreneceğim çok şey var ne de olsa.

Onlar gibi olmak, onlar kadar olmak, nâ'mümkün...