21 Aralık 2015 Pazartesi

Kaostan Kaynaklanamayan Düzen

Bu günlerde en çok Akp saf tabanına ve maaşlı Aktrolleri'ne acıyorum. 

Hiçbir muhalif unsur, onları Reisleri'nin madara ettiği kadar madara etmemiştir herhalde. Reisleri'ni "Pop Star" yapan güç, bu aralar hem reise hem de tabana, rövaşata ve vole goller atıyor. 

Ne tür bir "taze" plan yapıldıysa, Akp'nin 2016 takvimi biraz karmaşık olacak gibi görünüyor. Şimdiden uç vermiş çekişmeler, adı konulamamış zıtlaşmalar, makam mevki adına yapılan mücadeleler, pek tabii ki "Cihad" kapsamında değil. Zaten laboratuvar ürünü ISIS ( nam-ı diğer Işid) de aslında cihat kapsamında değil. Öyle olsa Osiris mezarında ters dönerdi.

Gerçekten bir cihat süreci işliyor olsa idi, karışması gereken yer Müslümanlar'ın coğrafyası değil, Müslümanlar'ı birbirine düşürenlerin coğrafyası olması gerekirdi. Ancak Davutoğlu daha bir asır önce Anadolu'yu işgal etmiş olan Fransa'yı müttefik ilan etti. Kırılmadık pot kalmadı vesselam.

Göründüğü kadarıyla, Işid'e mâl etmek için işleyen, Abd ve Ab'nin kendi vatandaşlarına kıyım projeleri dışında, oralarda "gerçek" bir cihat duruşu ya da oluşumu söz konusu değil. 

Zaten görüldüğü üzre, Işid denilenlerin tümü yine Ab ve Abd vatandaşı. Bugün sıradan bir maaşlı köleye bile, 5 günlük turist vizesi için 40 takla attıran Ab ve Abd, Işidçileri bağrında beslemiş öyle mi?

Buna kim inanır? Kadir İnanır. :)

Tekrar vatanımıza dönersek, muhtemel insanlık tarihinin en büyük kaosunun yaşanıyor olduğu topraklara; yine laboratuvar ortamında geliştirilmiş, envayi çeşit "Psikolojik Harp" unsurları bir virüs gibi yayılırken, Türkiye zaten mental olarak çoktan bölünmüş durumda.

TV reytinglerine bakan biri başka bir Türkiye görür, Elit Beyaz Türkler'e bakan başka. Doğuştan köle güruha bakan başka Türkiye gözlemler, iktidar yalakalarına bakan başka. Muhalife başka.

Doğu'ya bakan başka Türkiye görür, Batı'da başka. 

Yani demem o ki, bölünme için illa sanal sınırların cetvelle çizilmesi gerekmez. Sınır denilen şeyler zaten köleler için. Bayraklar köleler için. Parayı basıp yöneten, tek dünya devletini kurmuş, bayrağını da The Economist 2016 kapağında yayımlamış... Onun için sınırlar yok, devletler yok. Sadece kaosu kontrol ettiği ve yönlendirdiği "liderleri" var. 

Gerçek bölünme ruhtan başlar, beyinden başlar. Herkes kendi çapında vatanı kurtarıyor olsa da, bu mental bölünmeye kimsenin yapabileceği bir şey yok. Herkes zokayı oltası ile birlikte yutmuş durumda. Hatta ve hatta öyle ki, oltayı tutanın bile yutulma ihtimali olduğundan, kaos her gün başka bir şekle evriliyor.

Her "bomba" gündem bir öncekini tedavülden kaldırıyor. 

Son olarak "İsrail-Türkiye kankalık deklarasyonu" bunun en nadide örneklerinden. Hiçbir gündem bırakmadı, tümünü değirmen gibi öğüttü. 

Sezen Aksu, Silivri'deki sıcak su bidonları hakkında duyar kasmasa, Silivri'de kim yatıyordu onu bile hatırlamayacağız neredeyse.

Dumur harekâtı ışık hızıyla ilerliyor. Kim demiş ışık hızına ulaşılamaz diye. Huh!

Bu kaostan teori üretmek, bir bilim kurgu senaryosu yazmak gibi olacak olsa da; akla en yatkın olanı, Akp'nin yola Rte'siz devam etme arzusu içinde olması. 

Bunu şu sıralar tam olarak dillendiremeseler de, salvo atma üstadı Hüseyin Gülerce'nin dün attığı , "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, Şeb-i Aruz programında teşrik tekbiri getirirken dinledim. Böyle bir Cumhurbaşkanına darbeye Allah izin verir mi?" tweet'i düşündürücü.

İçinde "darbe" kelimesinin geçtiği bu tweet öyle sıradan bir tweet değil. 

Akp %49,5 ile tek başına iktidar olmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan "seçilmiş" cumhurbaşkanı, Tsk 'paralel'den temizlenmiş, yargı, emniyet, Mit, sözüm ona  pirinç ayıklanır gibi ayıklanmış; kim ola ki Rte'ye darbe yapmaya yeltene?

Tiz kellesi uçurula.

Bu anlamda akla en yakın isim, aslında yine Akp'nin ikinci reisi, Başbakan Davutoğlu.

Kucaklayıcı, kapsayıcı, ılımlı, naif, içten, tebessümlü bu siyasetçi benim aklıma gelen ilk isim.

Hani yeryüzünde bir Deccal geziyor olsa idi, O'nu yok edecek İsa figürü, ancak bu kadar örtüşürdü.

Şimdi ne söylesek boş olacağı için, yine hep olduğu gibi zaman ömrü olana ne olup biteceğini gösterecek.

Görünen tek bir şey var, o da kaosun yönetilemediği, sahiplerine bile bir düzen sağlayamadığı. 

Atılan adımlar Rahmani mi Şeytani mi zaman gösterecek, tarih yazacak.


18 Aralık 2015 Cuma

Kuşa Bak'ların En Fiyakalısı

Can Dündar tutklanmasına ilişkin haberle ilgili olarak, "ortada belge varken yazmayan gazeteci suçludur" demiş. 

Aslında bu çıkış Fehim Taştekin ya da Murat Yetkin yapmalıydı ama O'nlar Dündar kadar 'iyi' değiller objektifler karşısında. Ve O'nun kadar popüler de değiller. Yoksa Ortadoğu, Mit, Füze vs onlardan sorulur. 

Bu ortadaki belgeyi yazan usta gazeteci, her Allah'ın günü TV'lerden, reklamlardan, ekonomiden, dizilerden, yarışmalardan akan, toplumun köküne kibrit suyu döken belgelerden her ne hikmetse hiç bahsetmiyor. 

Herhalde kalibrasyon meselesi. 

Pagan Vatikan ve İncil politikalarını üstte saydığım kanallar üzerinden Anadolu'ya nakış gibi işleyen paranın ve gücün patronları, İktidarı, Muhalefeti o kadar iyi dizayn ediyor ki, hipnoz her geçen gün daha da derinleşiyor.

Kendi kaoslarını kendileri de yönetemedikleri için, oldukça bol miktarda açık da veriyorlar haliyle. O kadar ki, düşünün; Ortadoğu'yu kaosun merkezi yapan Batı, kaostan kaçan mültecileri kucaklıyormuş gibi yapıp, bir de kendi bastıkları ve sınırı olmayan Avro üzerinden yine Anadolu'yu angaje ediyor. 

İki yüzlülük ve sahtekarlıkta çığır açmak böyle bir şey. 

Batı, İncil ve Vahiylerini, tek satır dahi atlamadan Müslüman ülkeler üzerinde uygularken, bir yandan da kalemşörlerini "kuşa bak" yöntemi için içeri bile tıkıyor. 

Aslında bu meselenin doğuş noktası bence İpek Grubu'na yapılan operasyon. 

Bakın kimse şu an İpek Grubu'nu, Samanyolu Grubu konuşmuyor.

Dikkatler, arkasındaki ismin aslında Türkiye'nin en büyük cemaatçisi olduğu Cumhuriyet'e kitleniveriyor. 

Zaten Acun, Ms. Piggy vesairelerin marifetleriyle algılar dumura uğramış durumda. Toplumsal Demans her geçen gün derinleşiyor. Haberleri, gündemi takip eden bir bireyin, bu sahte gündemler bombardımanında günce tutması ve hafızasını koruyabilmesi, çok ama çok zor.

Tüm bu sahte gündem bombardımanları olurken, Batı bankaları, Türkiye'nin içini tüm hızlarıyla boşaltıyor. Toplumu ipotek altına almak için, dört koldan savaş veriyorlar. Öyle ki artık belirli variyeti olanlar bile, sırf "uygun" olduğu için kredi alıyor.

Bu net belgeyi, hangi dürüst gazeteciler yazacak?

Telekomünikasyon firmalarının, Elektrik, Doğalgaz, Akaryakıt, Gıda firmaları arkasına gizlenmiş, hem beyinleri, hem bedenleri, hem varlıkları bir bir çökerten bu fetih unsurlarını hangi gazeteciler yazacak?

Mit Tırları füze doluymuş. Vay Akp Işid'e füze yolluyormuş.

Bay gerçek gazateci. Sen de aynada baktığın o samimiyetsiz suratın gibi net görüyorsun aslında, Akp'yi de, seni de, Işid'i de, Esad'ı da, Barzani'yi de, Chp'yi de, Mhp'yi de kimin organize edip himaye ettiğini.

Ama oturup kalkıp sanal figür, süper kahraman RTE'yi konuşmak için iş başındasınız. Belki içlerinde en malumatsız olan kişiyi, en inisiyatifsiz olan kişiyi, sabah akşam hedef tahtasına oturtup, hipnoza naçizane katkılarınızı yapıyorsunuz.

Bunun için maaş alıyorsunuz. 

Tümünüz paranın ve gücün patronlarının kölelerisiniz. 

Onlar istediğinde kodese giriyor, daha sonra bedel tahsil ediyorsunuz. Bu gerek maddi olarak oluyor, gerek namınız yürütülerek. 

Alayınız yalancısınız. 

Türkiye'de tarafsız tek bir gazete bile yok. Tek bir "maaşlı" köşe yazarı bile yok.

Zaten maaş ve idealizm yan yana durmaz, sırıtır. Sadece bu bile bir sağlama yöntemidir.

İncil vahiyleri, "kan akacak, yanık et kokacak, akan kan hiç durmayacak" diyor, bölgedeki, itilafta ve ittifakta gibi görünen tüm unsurlar, bunu yerine getirmek için canhıraş çalışıyor.

İşin en dramatik yönü, çoğu neye hizmet ettiğini ve neye sebep olduğunu bile bilmiyor. 

Tıpkı Hollywood yapımı "The Good Kill" filmindeki yöntem gibi. Öldürenler, yok ediciler, katliamcılar, sesini duydukları fakat yüzünü görmedikleri birilerinden emir alarak psikolojilerini aklıyorlar. 

Sonuç?

Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Zaza, Muhacır, Yörük, daha saymakla bitmeyecek Anadolu unsurları, bir bir sinek öldürür gibi öldürülüyor.

Gerçekler ha?

Sizin hayatta sahip olduğunuz tek bir gerçeklik var mı acaba merak ediyorum.

İncil Allah'a ve son hak din İslâm peygamberi Muhammed Mustafa'ya savaş açacak diye sizler de neferleri oluyorsunuz.

Bir de işte, ülkenin siyaset acemisi en büyük patron cemaatçisi, okların hatalı politika sonucu kendisine yöneldiğini farkedip, dikkat dağıtmak için en has kullarından ikisini Silivri'ye tıkma piyesi çeviriyor.

Sizin planlarınız Allah'ın planlarından üstün gelecek öyle mi?

Pek cahilsiniz, keşke bilseniz.