21 Aralık 2015 Pazartesi

Kaostan Kaynaklanamayan Düzen

Bu günlerde en çok Akp saf tabanına ve maaşlı Aktrolleri'ne acıyorum. 

Hiçbir muhalif unsur, onları Reisleri'nin madara ettiği kadar madara etmemiştir herhalde. Reisleri'ni "Pop Star" yapan güç, bu aralar hem reise hem de tabana, rövaşata ve vole goller atıyor. 

Ne tür bir "taze" plan yapıldıysa, Akp'nin 2016 takvimi biraz karmaşık olacak gibi görünüyor. Şimdiden uç vermiş çekişmeler, adı konulamamış zıtlaşmalar, makam mevki adına yapılan mücadeleler, pek tabii ki "Cihad" kapsamında değil. Zaten laboratuvar ürünü ISIS ( nam-ı diğer Işid) de aslında cihat kapsamında değil. Öyle olsa Osiris mezarında ters dönerdi.

Gerçekten bir cihat süreci işliyor olsa idi, karışması gereken yer Müslümanlar'ın coğrafyası değil, Müslümanlar'ı birbirine düşürenlerin coğrafyası olması gerekirdi. Ancak Davutoğlu daha bir asır önce Anadolu'yu işgal etmiş olan Fransa'yı müttefik ilan etti. Kırılmadık pot kalmadı vesselam.

Göründüğü kadarıyla, Işid'e mâl etmek için işleyen, Abd ve Ab'nin kendi vatandaşlarına kıyım projeleri dışında, oralarda "gerçek" bir cihat duruşu ya da oluşumu söz konusu değil. 

Zaten görüldüğü üzre, Işid denilenlerin tümü yine Ab ve Abd vatandaşı. Bugün sıradan bir maaşlı köleye bile, 5 günlük turist vizesi için 40 takla attıran Ab ve Abd, Işidçileri bağrında beslemiş öyle mi?

Buna kim inanır? Kadir İnanır. :)

Tekrar vatanımıza dönersek, muhtemel insanlık tarihinin en büyük kaosunun yaşanıyor olduğu topraklara; yine laboratuvar ortamında geliştirilmiş, envayi çeşit "Psikolojik Harp" unsurları bir virüs gibi yayılırken, Türkiye zaten mental olarak çoktan bölünmüş durumda.

TV reytinglerine bakan biri başka bir Türkiye görür, Elit Beyaz Türkler'e bakan başka. Doğuştan köle güruha bakan başka Türkiye gözlemler, iktidar yalakalarına bakan başka. Muhalife başka.

Doğu'ya bakan başka Türkiye görür, Batı'da başka. 

Yani demem o ki, bölünme için illa sanal sınırların cetvelle çizilmesi gerekmez. Sınır denilen şeyler zaten köleler için. Bayraklar köleler için. Parayı basıp yöneten, tek dünya devletini kurmuş, bayrağını da The Economist 2016 kapağında yayımlamış... Onun için sınırlar yok, devletler yok. Sadece kaosu kontrol ettiği ve yönlendirdiği "liderleri" var. 

Gerçek bölünme ruhtan başlar, beyinden başlar. Herkes kendi çapında vatanı kurtarıyor olsa da, bu mental bölünmeye kimsenin yapabileceği bir şey yok. Herkes zokayı oltası ile birlikte yutmuş durumda. Hatta ve hatta öyle ki, oltayı tutanın bile yutulma ihtimali olduğundan, kaos her gün başka bir şekle evriliyor.

Her "bomba" gündem bir öncekini tedavülden kaldırıyor. 

Son olarak "İsrail-Türkiye kankalık deklarasyonu" bunun en nadide örneklerinden. Hiçbir gündem bırakmadı, tümünü değirmen gibi öğüttü. 

Sezen Aksu, Silivri'deki sıcak su bidonları hakkında duyar kasmasa, Silivri'de kim yatıyordu onu bile hatırlamayacağız neredeyse.

Dumur harekâtı ışık hızıyla ilerliyor. Kim demiş ışık hızına ulaşılamaz diye. Huh!

Bu kaostan teori üretmek, bir bilim kurgu senaryosu yazmak gibi olacak olsa da; akla en yatkın olanı, Akp'nin yola Rte'siz devam etme arzusu içinde olması. 

Bunu şu sıralar tam olarak dillendiremeseler de, salvo atma üstadı Hüseyin Gülerce'nin dün attığı , "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, Şeb-i Aruz programında teşrik tekbiri getirirken dinledim. Böyle bir Cumhurbaşkanına darbeye Allah izin verir mi?" tweet'i düşündürücü.

İçinde "darbe" kelimesinin geçtiği bu tweet öyle sıradan bir tweet değil. 

Akp %49,5 ile tek başına iktidar olmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan "seçilmiş" cumhurbaşkanı, Tsk 'paralel'den temizlenmiş, yargı, emniyet, Mit, sözüm ona  pirinç ayıklanır gibi ayıklanmış; kim ola ki Rte'ye darbe yapmaya yeltene?

Tiz kellesi uçurula.

Bu anlamda akla en yakın isim, aslında yine Akp'nin ikinci reisi, Başbakan Davutoğlu.

Kucaklayıcı, kapsayıcı, ılımlı, naif, içten, tebessümlü bu siyasetçi benim aklıma gelen ilk isim.

Hani yeryüzünde bir Deccal geziyor olsa idi, O'nu yok edecek İsa figürü, ancak bu kadar örtüşürdü.

Şimdi ne söylesek boş olacağı için, yine hep olduğu gibi zaman ömrü olana ne olup biteceğini gösterecek.

Görünen tek bir şey var, o da kaosun yönetilemediği, sahiplerine bile bir düzen sağlayamadığı. 

Atılan adımlar Rahmani mi Şeytani mi zaman gösterecek, tarih yazacak.


18 Aralık 2015 Cuma

Kuşa Bak'ların En Fiyakalısı

Can Dündar tutklanmasına ilişkin haberle ilgili olarak, "ortada belge varken yazmayan gazeteci suçludur" demiş. 

Aslında bu çıkış Fehim Taştekin ya da Murat Yetkin yapmalıydı ama O'nlar Dündar kadar 'iyi' değiller objektifler karşısında. Ve O'nun kadar popüler de değiller. Yoksa Ortadoğu, Mit, Füze vs onlardan sorulur. 

Bu ortadaki belgeyi yazan usta gazeteci, her Allah'ın günü TV'lerden, reklamlardan, ekonomiden, dizilerden, yarışmalardan akan, toplumun köküne kibrit suyu döken belgelerden her ne hikmetse hiç bahsetmiyor. 

Herhalde kalibrasyon meselesi. 

Pagan Vatikan ve İncil politikalarını üstte saydığım kanallar üzerinden Anadolu'ya nakış gibi işleyen paranın ve gücün patronları, İktidarı, Muhalefeti o kadar iyi dizayn ediyor ki, hipnoz her geçen gün daha da derinleşiyor.

Kendi kaoslarını kendileri de yönetemedikleri için, oldukça bol miktarda açık da veriyorlar haliyle. O kadar ki, düşünün; Ortadoğu'yu kaosun merkezi yapan Batı, kaostan kaçan mültecileri kucaklıyormuş gibi yapıp, bir de kendi bastıkları ve sınırı olmayan Avro üzerinden yine Anadolu'yu angaje ediyor. 

İki yüzlülük ve sahtekarlıkta çığır açmak böyle bir şey. 

Batı, İncil ve Vahiylerini, tek satır dahi atlamadan Müslüman ülkeler üzerinde uygularken, bir yandan da kalemşörlerini "kuşa bak" yöntemi için içeri bile tıkıyor. 

Aslında bu meselenin doğuş noktası bence İpek Grubu'na yapılan operasyon. 

Bakın kimse şu an İpek Grubu'nu, Samanyolu Grubu konuşmuyor.

Dikkatler, arkasındaki ismin aslında Türkiye'nin en büyük cemaatçisi olduğu Cumhuriyet'e kitleniveriyor. 

Zaten Acun, Ms. Piggy vesairelerin marifetleriyle algılar dumura uğramış durumda. Toplumsal Demans her geçen gün derinleşiyor. Haberleri, gündemi takip eden bir bireyin, bu sahte gündemler bombardımanında günce tutması ve hafızasını koruyabilmesi, çok ama çok zor.

Tüm bu sahte gündem bombardımanları olurken, Batı bankaları, Türkiye'nin içini tüm hızlarıyla boşaltıyor. Toplumu ipotek altına almak için, dört koldan savaş veriyorlar. Öyle ki artık belirli variyeti olanlar bile, sırf "uygun" olduğu için kredi alıyor.

Bu net belgeyi, hangi dürüst gazeteciler yazacak?

Telekomünikasyon firmalarının, Elektrik, Doğalgaz, Akaryakıt, Gıda firmaları arkasına gizlenmiş, hem beyinleri, hem bedenleri, hem varlıkları bir bir çökerten bu fetih unsurlarını hangi gazeteciler yazacak?

Mit Tırları füze doluymuş. Vay Akp Işid'e füze yolluyormuş.

Bay gerçek gazateci. Sen de aynada baktığın o samimiyetsiz suratın gibi net görüyorsun aslında, Akp'yi de, seni de, Işid'i de, Esad'ı da, Barzani'yi de, Chp'yi de, Mhp'yi de kimin organize edip himaye ettiğini.

Ama oturup kalkıp sanal figür, süper kahraman RTE'yi konuşmak için iş başındasınız. Belki içlerinde en malumatsız olan kişiyi, en inisiyatifsiz olan kişiyi, sabah akşam hedef tahtasına oturtup, hipnoza naçizane katkılarınızı yapıyorsunuz.

Bunun için maaş alıyorsunuz. 

Tümünüz paranın ve gücün patronlarının kölelerisiniz. 

Onlar istediğinde kodese giriyor, daha sonra bedel tahsil ediyorsunuz. Bu gerek maddi olarak oluyor, gerek namınız yürütülerek. 

Alayınız yalancısınız. 

Türkiye'de tarafsız tek bir gazete bile yok. Tek bir "maaşlı" köşe yazarı bile yok.

Zaten maaş ve idealizm yan yana durmaz, sırıtır. Sadece bu bile bir sağlama yöntemidir.

İncil vahiyleri, "kan akacak, yanık et kokacak, akan kan hiç durmayacak" diyor, bölgedeki, itilafta ve ittifakta gibi görünen tüm unsurlar, bunu yerine getirmek için canhıraş çalışıyor.

İşin en dramatik yönü, çoğu neye hizmet ettiğini ve neye sebep olduğunu bile bilmiyor. 

Tıpkı Hollywood yapımı "The Good Kill" filmindeki yöntem gibi. Öldürenler, yok ediciler, katliamcılar, sesini duydukları fakat yüzünü görmedikleri birilerinden emir alarak psikolojilerini aklıyorlar. 

Sonuç?

Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Zaza, Muhacır, Yörük, daha saymakla bitmeyecek Anadolu unsurları, bir bir sinek öldürür gibi öldürülüyor.

Gerçekler ha?

Sizin hayatta sahip olduğunuz tek bir gerçeklik var mı acaba merak ediyorum.

İncil Allah'a ve son hak din İslâm peygamberi Muhammed Mustafa'ya savaş açacak diye sizler de neferleri oluyorsunuz.

Bir de işte, ülkenin siyaset acemisi en büyük patron cemaatçisi, okların hatalı politika sonucu kendisine yöneldiğini farkedip, dikkat dağıtmak için en has kullarından ikisini Silivri'ye tıkma piyesi çeviriyor.

Sizin planlarınız Allah'ın planlarından üstün gelecek öyle mi?

Pek cahilsiniz, keşke bilseniz.


2 Ocak 2014 Perşembe

Bundesnachrichtendienst Olayların Neresinde

Açıkçası ben sıkıldım artık, Mossad'dı, Cia'di, Tayyip'ti, Cemaat'ti tartışmalarından. Sanırım herkes de sıkılmıştır.

Zaten büyük resme baktığınızda, bırakın konunun detaylarını ve kendinize şunu sorun; "en son ne zaman iyi bir haber aldık" ?.. Kaos senaryolarının, sürmenaj operasyonlarının yanında, düzenli bir şekilde alıyor olduğumuz tek iyi haber zamlar...

Neden iyi dedim? Çünkü Türkiye'de yaşayan halkın varlığını, tersten de olsa kabul eden bir durum bu. 'Evet bu halk var ve biz onlardan kesintisiz tahsilat yapabiliriz'.

Afrika sömürge ülkeleri gibi, tümden de silinip atılmış olabilirdik. O kadar kıymetli ve üstün görülüyoruz ki, Almanya bize parasını 3 Tl'den satıyor. Amerika ve İngiltere'ye artık girmeyeceğim. Gerçekten baydı. Sağcısı, solcusu, tutturmuşlar bir Amerikan emperyalizmi safsatası, Cia, Mossad derken, onları ağızlarına sakız ederken, içlerinden biri de çıkıp sormuyor, "Bnd, Alman İstihbaratı, Türkiye'deki kaosların neresindedir".

Yine de yanlış anlaşılmasın, o sayılanları hiçbir şekilde tenzih etmiyorum. Anadolu toprakları elbette hepsinin ağzını sulandırıyor, sömüre sömüre bitiremedikleri pastayı, tabii ki hunharca paylaşmak için birbirlerini de yiyorlar. 

Ama aşırı derecede dikkatimi çeken, hiçbir basın mensubunun, politikacının, ya da sivil duruş sergileyen kitlenin, hiçbir şekilde Alman İstihbaratı'ndan bahsetmiyor olması. 

Cumhuriyet tarihinin belki de MI-6'dan bile daha aktif provokatör oyuncusu olan Almanya, hesapta müttefikimiz. Bu nasıl müttefiklik kardeşim? Eğer müttefiksek, ortada o zaman bir ensest durumu mu var? Bu ittifakta Anadolu'nun menfaati nedir? Bu baş sömürü unsurunu konuşmak bir yana, Batı Emperyalizmi ve sömürüsünün karşısındaymış gibi duran Tayyip fanları da hiç ağızlarına almıyor ne hikmetse.

Adı yardım kuruluşu olan sıcak para avcıları da sıklıkla Almanya'da konuşlanmış durumda.

Sanki Türkiye'nin ve tüm dünyanın tek düşmanı Abd ve İsrail'miş gibi.

Hem hocaefendi, neden Abd'de ki? Teknik ve stratejik olarak Almanya'nın Berlin kentinde ikamet ediyor olması gerekmez miydi?

Matruşka bebeği misali, her açtığınız kutudan bir başka kutu çıkıyor. Aleni yolsuzluk ortaya çıkmış, 10 yıldır milletin kafasının etini Ergenekon, Balyoz vesaire diye yiyip, 'yargıya müdahale olmaz' nutukları atanlar, şimdi gündemi değiştirip, dev vurgunu ve olmayan ülke ekonomisini bir 50 yıl daha geriye götüren kurnazlıkları gargaraya getirmeye çalışıyorlar.

Her gün bir dalavere. İhh tırından silah çıkmış. Çıkar kardeşim, top da çıkar, tüfek de çıkar. Bunda şaşılacak ne var ki?

Bu insanî yardımcıları her vatandaş çok kolay deşifre edebilir. Ben bizzat yaptım. Bulun çevrenizden garip gureba birilerini, yetim olur, öksüz olur. Alın adres bilgilerini, telefonlarını, bildirin bu "insani"lere. Ve takip edin. O öksüzlere, yetimlere bir kuruş yardım gelecek mi diye. Her şeyi tv'den internetten beklemeyin. Zaten izlediklerinizle manipüle ediliyorsunuz. Bireysel testler yapın. Ve duruşunuzu en azından gerçek bir şeye göre belirleyin. 

Hepsi sıcak para avcısı ve çoğu sakallı, namazında niyazında gibi görünen bu Bnd ajanları, tek bir şey için, Alman İmparatorluğu için çalışıyor.

Lobi Abd'yi gözden çıkaralı çok oluyor. İkiz kule milâdını hatırlayın ve Cia, Nsa, Mossad'ın, ülkemizdeki kaoslardan, Bnd'den daha az sorumlu olduklarını bilin. 

Ha içeriyi de konuşmak gerekirse; format atılmış bir kere. "Benim işçim benim memurum işini bilir" felsefesi, ülkenin iliklerine kadar işlemiş. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" dandikliğini, her gün, her yerde gözlemleyebilirsiniz.

Bireyin salt olarak sadece kendisini düşündüğü bir ülkede, nasıl yöneticiler olmasını bekliyordunuz ki?

Geçtim ülkeyi, artık dünya yozlaşmış durumda. Bunun için de sadece doğaya bakmak bile yeter. 

Ancak çevrenizdekilerden kendinize yakın olanları belirlerken, kılıfları değerlendirmeyi geçin artık. 

Mesela Fatih Tezcan, kraldan fazla kralcılık yaparken, her iki cümlesinden birinde Mossad, birinde Cia derken, neden atlıyorsun paşam, Bnd'yi? Seni o mu organize ediyor? O mu fonluyor?

Abdurrahman Dilipak; İhh'nın avukatlığına soyunacağına, madem 'bir insanın sadece serçe parmağını bile hipnotize edip yönetebilirliğin' var, çöz madem olayları, telekinezi mi yaparsın, pak dilini mi kullanırsın, Bnd ajanlığını mı ikrar edersin, yap işte bir şeyler. 

İngiliz Times'tan Piotr Zalewski, operasyon Tayyip'e ve yakın çevresine kadar geldi diye bir yazı kaleme almış. Şimdi İngiltere Almanya'ya mı operasyon yapmış oluyor, yoksa Almanya, Abd, İngiltere ve İsrail'e mi? Burada uşak olarak Türkiye'yi ele alırsak, finalde hepsi uşağa mı? 

Farketmez.

Tüm bu konuştuklarınız 'download' ettikleriyle siyasetten medyadan uzak ipimle kuşağım yıllarını yaşarlarken, bizler yeni ajanları ve maşaları konuşmaya başlamış oluruz çoktan. 

Nerede eski şerefli savaşlar, nerede eski stratejiler, nerede eski insanlar...

18 Aralık 2013 Çarşamba

Konjonktür Salatası

Birileri yine siyaset salatası yapıyor. Ve yine bir tür kazanım peşinde. 

Bu tartışmalar olurken, bir şeyi kanıksıyoruz; 'cemaat bir devletle hükûmetle pazarlık ediyor' yani bir devlet kadar, hükûmet kadar kudretli. Gerçek ahvalinin ne olduğu bittabi meçhul olan bir oluşumun yerlere göklere sığdırılamaması, aslında bir hiç olan bir şeyi, göklere çıkarmaya yetecek nitelikte reklam anlamına gelir. 

Öte yandan aynısı Akp hükûmeti için de geçerli. Başından beri ekleme, derme çatma bir yapı olduğu bilenen Akp'nin, yine 'kendi' yerlere göklere sığdıramamalarından kaynaklanan 'zor indirilişi'ni, blok kopmalar ve istifalarla sağlayacak olmanın rahatlığı, 'e hadi indirdik' diyelim, yerine koyacak bir konjonktür olmayışı ile, 'en azından kudrete kudret katar' zavallı bakışının tezahürü. 

Ezcümle bir piyes ki izlemekten sindirim sisteminiz kilitlenir, migren ağrılarına gark olursunuz. Anap geçmişte neydi ki, şimdi Akp'nin içinde "biz Akp'yiz" dediler diye farklı bir şey bekleyelim. Her yaptıkları işi fesatla yapanlar, sürekli dinden bahsediyorlar diye, "vardır bi bildikleri" diyen saflar. Yaşadığınız ülkeyi de analiz edemiyorsunuz madem, din karşılığınızı Akp'de değil, Allah'ta aramalısınız. Bir yazı tura misali iki ihtimal hedefleyen salatacılar da, ya Akp'yi daha da güçlendiririz ya da gidişini hızlandırıp, bilumum soyguna sarıgüllerle devam ederiz. Öyle ya da böyle fark etmez. nasıl ki futbol maçlarını, bahis oranları ve bahis tutarları belirliyor, biz hâlâ hakemdi stattı birbirimizi yiyoruz. Bu da çok farklı değil. 

Kasa hep kazanırken, bizler hakem yerine Tayyip'i, oyuncular için de cemaati konuşuyor oluruz. Zerre inisiyatifleri olmayanları. Kimin inisiyatifi var der iseniz, Merkez Bankası'ndan başlayınız derim. Bugün ekonomimizin yerlerde sürünmesinin, koskoca gökdelenler dikilirken, çoğunlukta alacak selahiyet olmamasının baş sorumlusu Merkez Bankası'dır. O Merkez Bankası ki, paranın üzerine Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası yazamaz, "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası" yazar. Yani paran aslında senin bile değildir. Almanya ve Abd'ye kim hesap sora ki, bastıkları dolarlardan, avrolardan. O bastıklarıyla ekonomimizi şişirişlerinden. Satın aldıkları koltuk sahiplerinden, koltuklara geçirmek için adam satın almalarından. İşte onlar bir yandan kuleleri dikerler, çünkü para gani. Ama ülkede karşılığı? Ne gezer? Al sana enflasyon. Koç'a baskın piyesleri... Koç bu ülkedeki en derin ve billurlu isim iken, Tüpraş'ı aldığı gibi, %50 akaryakıt vergisi toplamaya başlamışken; aslında meydan okuyor, "satıcı da benim benden alacaksınız, devlet de benim vergiyi bana ödeyeceksiniz" diyor. 

Sonra biz çıkıp enerji bakanı, ekonomi bakanı falan. Birçoğumuz bir işi çözemeyen birine, 'senin müdürün yöneticin kim' sorusu sormuşuzdur. Ama ülkece hâlâ telefonun ucundaki "yetkili" ile işi çözmeye çalışıyoruz. Belki bir ara çözülür. Almanya, İngiltere, Abd, Fransa ve İtalya'ya ambargo koyan bir yönetim geldiğinde haber veriverin de gidip üye olayım. Ondan mâdâ boş işler azizim...

Hep dışları da saymak olmaz tabi. Koç dedik ama daha ne koçlar var bu memlekette. Sanarsınız ki dünyanın en iyi insanları. Yüksekte oturmayı severler. Yüksekten bakmayı da severler. Karda yürür izlerini belli etmezler. Adlarına "en büyükler" listesinde bile rastlayamazsınız. O derece gizlenirler. Görüntüde müslümanlardır, ama hak getire. 

Bu iç mikraklardan da arınma gerekir. Ama öyle böyle arınma değil.  

Bu dediklerim olur mu? Allah dilerse elbet olur ama "o ses türkiye" ve benzeri sürmenaj operasyonlarının reyting listelerinde ilk sıraları çektiği bir ülkede değil. Hep derim Aziz Nesin yüzdeliği eksik vermiş diye. Haydi iyi seyirler o zaman...

21 Kasım 2013 Perşembe

Türk'ü Kürt Kurtarırken

Vay be paşalar! Ne resim üstadıymışsınız. İrkildim, sarsıldım. Görmedim böyle bir çizim yeteneği ben. Gerçekten zekî adamsınız ama harcanıyorsunuz. İki gram aklınız olsa, insanlığa bir faydanız dokunacakmış ama ondan maalesef yoksunsunuz. Akılsız yönetilen zekâ için ne diyor Pirelli; "kontrolsüz güç, güç değildir"...

Zaten Sevr'in işliyor olduğu, sözüm ona Cumhuriyet'te, Türk'ün tek kurtuluş kapısı olarak, üstünü çizdiğiniz Tayyip olarak betimlediniz ya, ben size bir şey demiyorum artık. Kırdınız beni! Hani ne oldu, Numan Kurtulmuş'u bekliyorduk biz daha, o olmadı mı, Türkiye'de yaşamış en derin isim olan Prof. Necmettin Erbakan'ın mahdûmu Muhammed Fatih Erbakan'ı. Onu da Mit ajanlarına, Cia ajanlarına kırdırıyorsunuz; imhâ kesmemiş... Şimdi rahmetliyi övdüm gibi durabilir. Yanlış anlaşılmasın. Ben rahmetli dahîl hiçbir siyasetçiyi oldum olası sevmem. 

Sevr karşıtı dururlar, Anadolu topraklarında zaten kurulu olan Arz-ı Mevud'un, "aman kurulmasınını" oynarlar. 3 kelimelerinden 2'si Siyonizm'dir. Ama görenler düşman sanır. Temelinden beri Oğuzhan asil Türkleri vardır, ceza ve kanun O'na işlemez... Garibim Müslümanlar da gider peşlerinden...

Şimdi işler iyice sarpa sardı ya... Kendi hasta ruhlarınıza, rahatlama hissi yaşatacak Tayyip Erdoğan alternatifi de üretemiyorsunuz. Doluya koysanız almıyor, boşa koysanız dolmuyor... Ee ne olacak o zaman şimdi?

Hazır açmışsınız "çözüm süreci" diye bir şaklabanlık. "Oradan yürür gideriz aga" diyorsunuz.

Türkiye Türklerin mi ki? Ya da halkının mı ki? Irak, halkının mı ki? Ne kadar Ameringilteransalmanya ajanı varsa, bu toprakların sözcüsü diye oraya dikiyorsunuz. Justin Bieber'ı bile yıldız yapan siz, Robert De Niro'dan daha De Niro, Barzani'yi mi yıldız yapamayacaksınız? Burnundaki sümüğü temizlemekten aciz ucuz maşalarla, birlik beraberlik tesisi öyle mi?

Paşalar, bu millet asırlardır zaten beraber. Bak on yıllardır, batı doğunun elektrik faturalarını ödüyor da tık demiyor. 

Sen Tayyip projeni sonlandırmak için, olabilecek en üst seviye hakaretleri yap. Cumhur'un zaten bir şeye aldırdığı yok, varsın Cumhuriyet olmasın; sen zaten monarşi de olsa vakumlayan taraf olacaksın...

İstersen 5 vakit namaz kıl, her sene Umre'ye Hacca git, o zayıf aklını kandıracaksın. 

Acun'u Kârun yap, bütün kanalları o alsın, sanki hepsi senin kulun değilmiş gibi, insanız diye dolaşırlar ya...

Sen bu toplumun tek çıkış yolunun, senin oyunlarınla yok edeceğin sahte kapılar olduğunu var say, tokadın nereden geleceğini, rüyanda bile göremezsin...