15 Şubat 2013 Cuma

Patriotlar Kimi Sevecek?

Bu günden itibaren, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, zihnimdeki algısal ismini, Gargara Cumhuriyeti olarak değiştirmeye karar verdim.

Sadece son 63 yılı ele alsanız bile, Guinness Rekorlar Kitabı'nı dize getirecek sayıda gargaraya geliş meydana gelmiştir. Ve tabii ki son hızla da devam etmekte.

Patriot kelime anlamı olarak vatansever anlamını taşıyor. Füzenin ismindeki anlamında, daha uzun bir cümlenin baş harflerinden oluşsa da, daha sık telaffuz edilen patriot kelimesi, hem manidar, hem komik.

Çünkü füzeyi Abd üretiyor.

Lozan'ı, yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni, açıkça tanımayan "müttefikimiz" Abd.

Geliş kararı, geliş şekli, işleme alınış şekli, kuruluş nedeni, aklınıza gelecek her türlü detayı, Türkiye topraklarında yaşayan insanlar için mutlak zarar anlamına gelen bu füzelerin, medyanın bizlerin gözüne soktuğu gibi, başbakan ya da ona bağlı unsurların inisiyatifiyle zerre ilişkisi yok.

Öyle ya, ilişkisi olacak olsa idi, koskoca, Aziz Erdoğan Efendi Hazretleri, önce "saçmalamayın" dediği füzelerin, daha sonra kuruluşunu üstlenmezdi.

Olsa idi satın alınan ülke Abd ve diğerleri olmaz idi. Kendimizi savunduğumuz ya da saldırı ihtimali olan ülke, Suriye olmazdı.

İskandinavya'ya başıboş bir bomba sallayın bakalım. Üç-beş sivil ölsün. Deneysel yani yanlış anlamayın. Ortadoğu'da her gün ölüyor zaten. Bir de oralardan ölsün bakalım. Fransa Mali'ye saldırdığı gibi bize de saldırır mı? İngilizler ve Yunanlar tekrar Çanakkale Boğazı'nı geçmeye çalışır mı?

Zaten O Hazret, aynı şekilde, "İmralı" mes'elesinde de zerre inisiyatif sahibi değil.

Öyle ya, söz sahibi olsa idi, "önce konuşan şerefsizdir" deyip, daha sonra "barış için her yol mübah" demezdi.

Kendisini bu denli komik duruma düşürmezdi.

Aklî melekeleri yerinde olsa idi, yüce kutsal hazret efendinin, dolar, euro ve sterlin ve bu paraların ülkeleri bize saniye dur demeden tecavüz ederken, çıkıp da, ahkâm kesemezdi.

Biraz utanırdı.

Daha bir ay önce, kukla medyanız, avukatlarıyla bile görüştürülmediğini söylüyordu. Şimdi de özel izin ve "barış süreci" kapsamında avukatların gönderilmesi gündemde ise, nasıl oluyor da Bebek İmralı'sı, her gün medyaya haber uçuruyor?

Kodes müdürü haber mi satıyor, bilgi mi sızdırıyor? Gardiyanlardan birinde cep telefonu mu var acaba?

Ya da gönderdiğiniz televizyon, sık sık kabine üyelerinizin reklâmını yaptığı Apple Iphone mu?

Sevgili bir başka yüce zâd, kutsal ve bir o kadar da mübarekliğin sınırlarını zorlayan, her an ermesini beklediğimiz, elleri öpülesi muhterem insan Taner Yıldız, GAD bölgesinde, daha önce çimento dökülüp kapatılan kuyularda sondaja başlandığını söylemiş.

Kapatıldığını kabul ediyor yani sayın muhterem hazret.

Bu durumda, neden Ergenekon, Adultakon falan gibi, dava açmıyorsunuz?

O kuyuları kim ve hangi maksatla kapattı sayın hazret?

Cezalandırılmaları gerekmez mi?

Bir de madem açtınız, neden dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanıyoruz?

Akaryakıttan elde edilen verginin, tam matrahını ve nereye aktarıldığını, kamuoyuna belgeleriyle açıklayabilir misiniz? Kayıt dışı petrol satışının, kredi kartlı satışlarda açığa çıkıyor olması gerekir.

Kaçak petrol satan ve vergi kaçıran firmaların tam listesini de paylaşabilir misiniz?

Shell ve Türkiye Petrolleri amblemlerinin önünde de ne kadar şık durmuşsunuz, Karadeniz'de petrol aranacağı haberini verirken.

Ama hatırlatayım sayın yüce insan, o rekâmını yaptığınız iki kuruluş da, Türkiye'de yaşayan insanların, düşmanı olan firmalar.

Türkiye'deki kaçak petrolün, fahiş fiyatların, cüsseli vergilerin, sizlerle birlikte sorumlusu olan kuruluşlar.

Mesela atıyorum ben enerji ve tabii kaynaklar bakanı olsaydım, o amblemlerin önüne bırakın oturmayı, Türkiye'de faaliyet göstermelerini engellemek için elimden geleni yapardım. Bu yola baş koyardım.

Türkiye'nin enerjideki dışa bağımlılığını ve vergi yükünü, vatana yapılmış ihanet olarak görüp, hemen kaldırırdım.

Dolaylı yoldan yasaklanan, rüzgâr gülü ve benzeri alternatif enerji kaynaklarına teşviki arttırırdım.

Kameralardan vatandaşın gözünün içine bakarak, seri yalanlar dizmezdim.

Kuzey Kıbrıs TÜRK Cumhuriyeti'nde, akaryakıt ve diğer vergiler, neden, anavatan Türkiye'nin yarısı diye utanır sıkılırdım.

Orayı haberimiz olmadan, Rum'lara mı verdiniz yoksa?

Verdiyseniz de canınız sağ olsun. Biz alışkınız toprakların peşkeş çekilmesine. Alıştırdınız bizi.

Artık ayağımızdan donumuzu alsanız, biz bir dahaki seçimlerde yine sizlere oy veririz. Sizlere derken ayrım yapmıyorum.

Hepimiz Hırantız, hepimiz Akp'yiz ne de olsa.

Yalnız seçim diye, ortalığı batırmayıp, yapacağınız masrafları, piyasadaki tüm sms ile yardım kampanyalarını kaldırmak şartıyla, doğrudan Van'a gönderin.

Zaten oyları saydığınız falan da yok. En azından görsel ve işitsel kirlilik yaşamayalım.

Ben size yüzdeleri vereyim, Akp %54, Mhp %23, Chp %12 diye başlayın kalanı da dağıtın kafanıza göre.

Nurettin Yılmaz Koçak