Bu günden itibaren,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, zihnimdeki algısal ismini, Gargara
Cumhuriyeti olarak değiştirmeye karar verdim.
Sadece son 63 yılı ele
alsanız bile, Guinness Rekorlar Kitabı'nı dize getirecek sayıda
gargaraya geliş meydana gelmiştir. Ve tabii ki son hızla da devam
etmekte.
Patriot kelime anlamı
olarak vatansever anlamını taşıyor. Füzenin ismindeki anlamında,
daha uzun bir cümlenin baş harflerinden oluşsa da, daha sık
telaffuz edilen patriot kelimesi, hem manidar, hem komik.
Çünkü füzeyi Abd
üretiyor.
Lozan'ı, yani Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'ni, açıkça tanımayan "müttefikimiz"
Abd.
Geliş kararı, geliş
şekli, işleme alınış şekli, kuruluş nedeni, aklınıza gelecek
her türlü detayı, Türkiye topraklarında yaşayan insanlar için
mutlak zarar anlamına gelen bu füzelerin, medyanın bizlerin gözüne
soktuğu gibi, başbakan ya da ona bağlı unsurların inisiyatifiyle
zerre ilişkisi yok.
Öyle ya, ilişkisi
olacak olsa idi, koskoca, Aziz Erdoğan Efendi Hazretleri, önce
"saçmalamayın" dediği füzelerin, daha sonra kuruluşunu
üstlenmezdi.
Olsa idi satın alınan
ülke Abd ve diğerleri olmaz idi. Kendimizi savunduğumuz ya da
saldırı ihtimali olan ülke, Suriye olmazdı.
İskandinavya'ya başıboş
bir bomba sallayın bakalım. Üç-beş sivil ölsün. Deneysel yani
yanlış anlamayın. Ortadoğu'da her gün ölüyor zaten. Bir de
oralardan ölsün bakalım. Fransa Mali'ye saldırdığı gibi bize
de saldırır mı? İngilizler ve Yunanlar tekrar Çanakkale
Boğazı'nı geçmeye çalışır mı?
Zaten O Hazret, aynı
şekilde, "İmralı" mes'elesinde de zerre inisiyatif
sahibi değil.
Öyle ya, söz sahibi
olsa idi, "önce konuşan şerefsizdir" deyip, daha sonra
"barış için her yol mübah" demezdi.
Kendisini bu denli komik
duruma düşürmezdi.
Aklî melekeleri yerinde
olsa idi, yüce kutsal hazret efendinin, dolar, euro ve sterlin ve bu
paraların ülkeleri bize saniye dur demeden tecavüz ederken, çıkıp
da, ahkâm kesemezdi.
Biraz utanırdı.
Daha bir ay önce, kukla
medyanız, avukatlarıyla bile görüştürülmediğini söylüyordu.
Şimdi de özel izin ve "barış süreci" kapsamında
avukatların gönderilmesi gündemde ise, nasıl oluyor da Bebek
İmralı'sı, her gün medyaya haber uçuruyor?
Kodes müdürü haber mi
satıyor, bilgi mi sızdırıyor? Gardiyanlardan birinde cep telefonu
mu var acaba?
Ya da gönderdiğiniz
televizyon, sık sık kabine üyelerinizin reklâmını yaptığı
Apple Iphone mu?
Sevgili bir başka yüce
zâd, kutsal ve bir o kadar da mübarekliğin sınırlarını
zorlayan, her an ermesini beklediğimiz, elleri öpülesi muhterem
insan Taner Yıldız, GAD bölgesinde, daha önce çimento dökülüp
kapatılan kuyularda sondaja başlandığını söylemiş.
Kapatıldığını kabul
ediyor yani sayın muhterem hazret.
Bu durumda, neden
Ergenekon, Adultakon falan gibi, dava açmıyorsunuz?
O kuyuları kim ve hangi
maksatla kapattı sayın hazret?
Cezalandırılmaları
gerekmez mi?
Bir de madem açtınız,
neden dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanıyoruz?
Akaryakıttan elde edilen
verginin, tam matrahını ve nereye aktarıldığını, kamuoyuna
belgeleriyle açıklayabilir misiniz? Kayıt dışı petrol
satışının, kredi kartlı satışlarda açığa çıkıyor olması
gerekir.
Kaçak petrol satan ve
vergi kaçıran firmaların tam listesini de paylaşabilir misiniz?
Shell ve Türkiye
Petrolleri amblemlerinin önünde de ne kadar şık durmuşsunuz,
Karadeniz'de petrol aranacağı haberini verirken.
Ama hatırlatayım sayın
yüce insan, o rekâmını yaptığınız iki kuruluş da, Türkiye'de
yaşayan insanların, düşmanı olan firmalar.
Türkiye'deki kaçak
petrolün, fahiş fiyatların, cüsseli vergilerin, sizlerle birlikte
sorumlusu olan kuruluşlar.
Mesela atıyorum ben
enerji ve tabii kaynaklar bakanı olsaydım, o amblemlerin önüne
bırakın oturmayı, Türkiye'de faaliyet göstermelerini engellemek
için elimden geleni yapardım. Bu yola baş koyardım.
Türkiye'nin enerjideki
dışa bağımlılığını ve vergi yükünü, vatana yapılmış
ihanet olarak görüp, hemen kaldırırdım.
Dolaylı yoldan
yasaklanan, rüzgâr gülü ve benzeri alternatif enerji kaynaklarına
teşviki arttırırdım.
Kameralardan vatandaşın
gözünün içine bakarak, seri yalanlar dizmezdim.
Kuzey Kıbrıs TÜRK
Cumhuriyeti'nde, akaryakıt ve diğer vergiler, neden, anavatan
Türkiye'nin yarısı diye utanır sıkılırdım.
Orayı haberimiz olmadan,
Rum'lara mı verdiniz yoksa?
Verdiyseniz de canınız
sağ olsun. Biz alışkınız toprakların peşkeş çekilmesine.
Alıştırdınız bizi.
Artık ayağımızdan
donumuzu alsanız, biz bir dahaki seçimlerde yine sizlere oy
veririz. Sizlere derken ayrım yapmıyorum.
Hepimiz Hırantız,
hepimiz Akp'yiz ne de olsa.
Yalnız seçim diye,
ortalığı batırmayıp, yapacağınız masrafları, piyasadaki tüm
sms ile yardım kampanyalarını kaldırmak şartıyla, doğrudan
Van'a gönderin.
Zaten oyları saydığınız
falan da yok. En azından görsel ve işitsel kirlilik yaşamayalım.
Ben size yüzdeleri
vereyim, Akp %54, Mhp %23, Chp %12 diye başlayın kalanı da dağıtın
kafanıza göre.
Nurettin Yılmaz Koçak
Nurettin Yılmaz Koçak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Görüş ve düşüncelerinizi küfür, hakaret içermeksizin iletebilirsiniz.