30 Haziran 2013 Pazar

Gündem Değiştirme Sanatı

"Büyük senaryonun parçası oldular" dedi başbakan, "gezi" eylemcileri için,  geçtiğimiz gün.

Büyük senaryonun en büyük parçasının bir itirafı niteliğinde aslında bu söz.

"Çözüm süreci"nin neyi çözdüğünü bilen var mı aranızda?

Sözde "Kürt Sorunu" çözümü gibi gösteriliyor ama, çözüm süreci ile başlayan cümleler kuran, yorumlar yapan bakanların yarıdan fazlası zaten Kürt!

Şimdi sen çözülmüş olan hatta çözülmüşlükten sarhoş olmuş bir kavramı önce ötekileştirip, sonra da çözümleme yoluna gidersen, onu hiç olmadığı kadar düğümlersin.

Bu ne stratejik bir hata, ne politikal manevra hatası.

Nasıl ki önce Ermeni Asala, 70'li yılların sonuna doğru hızlandırılmış olan, Kürt vatandaşların kışkırtılması, ayrıştırılması, suça teşviki noktasında baş rol oldu ise ve Pkk isimli mutant Ermeni-Amerikan şebekesini Türkiye'nin başına sarıp, başındaki isme de Abdullah 'Öcalan' dediyse, bugünlerde de "çözüm süreci" adı altında aynı oyun kontra olarak işleniyor.

Zaten strateji analizi iyi yapılırsa görülecektir ki, şu an Türkiye- Pkk, Pkk-Türkiye olmuş durumda.

Öyle bir demokrasiyiz ki, 550 vekilli mecliste, Akp ve Bdp'den başka parti yok gibi.

Onların da malum "başkanları"...

Akil Hilal Kaplan, o kadar akil ki, ülkede iç savaş var sanıyor herhalde, "barışa direnenlere #direnbarış" diye bir yazı kaleme almış. Başbakan "ayaklar baş oldu" demişti ya, tasvir etmiş sağ olsun.

Akilliğin bu kadarı! Biz tümden salakmışız, bu akillerle bunu anladık.

Direngezi vakası da keza.

İyi analiz edilemeyişini geçtim, bizzat yine Hükümet-Asala-Abd işbirliğiyle müthiş bir kontrolle gargaraya getirildi.

Bekir Coşkun neredeyse tüm yazılarında kitleye "çocuklar" diye hitap etti. Geri kalanında da Tayyip'ten başka bir şey demiyor zaten. Çok cesursun çook!

Medya, konuyu hep, "gençler, 25 yaş altı güruh" olarak işledi.

Bu telaffuzlar yapılırken bir şeylerin gargaraya geldiğini bir Allah'ın kulu yazmadı.

Materyal kulları da yazmadı.

Hepsi biçilen görevlerini eksiksiz olarak yerine getirip, aldıkları "mayışların" hakkını verdiler.

Salt, siyaset bağımsız, ideoloji bağımsız, telkin dışı bir kitle arada kaynadı gitti.

Toplumsal bir cinnet anı idi adeta.

Sanıldığı gibi tekil olarak Tayyip'e de değildi aslında.

Tayyip'in figür ediliyor olduğu Abd-Avrupa ortak peşkeşine verilen sesti. Onların Türk Halkı'nı hiçe sayıp, aşağılamasına verilen sesti.

Hiçbirisinin hükümet yıkmak gibi bir derdi yoktu. Derdi hükümet yıkmak olan, "barajı kaldır, seçimde şaibeyi kaldır, muhalefet uyuma, demokrasi nerede" demez!..

Devrim ve devrimcilik de keza yoktu. Bu kavramların kaynakları bellidir zaten.

Hergün yat kalk Tayyip, ve ona bağlı gösterilen yağma prodüksyonlarının yarattığı birikim ve cinnetin patlaması idi sadece.

Sosyal, yazılı ve internet medyasında sürekli çıkıyor olan, "memleketi yedi bitirdiler" haberlerine bir tepki idi aslında.

Türkiye'de Türk Bayrağı'nın yasaklanmasına, Türk olmanın tu kaka edilmsine bir tepki idi.

Ülkenin temel ücretleri ve temel yaşam unsurlarının bedelleri, kendi vatandaşına sürgünde vatansız muamelesi yaparken, göze soka soka ülkenin yağmalanmasına tepkiydi.

Abd mandası organları ve Avrupa sömürgen kenelerinin dışında, tüm unsurlarıyla sömürülen ve dalga geçilen halkın "yeter" deme isteğinin uç vermesiydi.

Tansiyon bir anlamda açığa çıkmış oldu.

Neredeyse her günün, aşağılayıcı, hiçe sayıcı, moral ve motivasyonu kemirip bitiren, umutları umutsuzluğa çevirme çabası içinde olan, ülkeye karşı açılmış çok yönlü psikolojik harekata "farkındayız" demekti.

Ama ne oldu?

Önce de söylediğim gibi, akiliyle, köşe yazarlyla, siyasisiyle, yalakasıyla, satılmışıyla; "olay" ustaca kanıksatıldı, yön değiştirdi.

Önce gösteri Pkk'laştırılmaya çevirildi.

Yine Asala unsurları, gösterici görüntüsünde, polise molotof kokteylli saldırı sahnesini sergiledi.

Dejenerasyon bir yerden başladı mı zaten gerisinin gelmesi kolay.

Aşırısı, marjinali ve bunları eleştiren ya da "mücadele" eden unsurların, tek bir irade olduğu da yine kabak gibi ortaya çıkmış oldu.

Yalnız kalan ve arada kaynatılan ise yine "halk" oldu.

Genç dendi, çocuk dendi, yürü be dendi.

Ama o gaz verenlerin hiçbirisi, olayın gerçekliğini ve nedenlerini konuşmaya yeltenmedi.

Çünkü muhalefet ediyor olduğunu sandığımız birçokları, aslında  kraldan kralcı tayfası idi.

Şimdi de beklendiği gibi Bdp, "hükümete sıra geldi" adı altında sokağa dökülüyor.

Hani, haklı ve demokratik "hak" olan protesto hakkının elimine edilmesi, bundan daha iyi başarılamazdı.

'Olaylar "dış güçlerin", Otpor ve Kanvas gibi örgütlerin güdümünde gerçekleşti' görüşü de vardı.

Belki olma ihtimali var. Belki bir Türk Baharı meydana getirme çabası da gerçekleşmiş olabilir.

Ama tüm bu unsurların dışında, tüm örgütlerden bağımsız, tüm partilerden bağımsız, sadece ve sadece talana, sömürüye, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına, vatandaşlık hakkının hiç sayılmasına, kendi öz vatanında el muamelesi görmeye "hayır" diyen insanlar, çoğunluktaydı.

Evlerinin önünde sokağa çıkanlar, lamba açıp kapayanlar, tencere tava ile eylem yapanlar, ve yine Gezi Parkı'nın çoğunluğunu oluşturan kitle, "protesto" ediyordu.

Pkk girdi, "#Direnayol" girdi derken, olayın laçkalaştırılma ve illegalleştirilme operasyonu başarı ile tamamlandı.

Eh biz anlayamıyoruz ki kim Pkk kim Devlet?

Roller mi değişiyor çözemedik ki?

Büyük senaryo diyorsun Başbakan, oyuna geldi diyorsun insanlara.

Sen daha çözüm dediğin şeyin ne olduğunu açıklamadın.

Ülke güvenliği diye Patriot kurdurdun İncirlik Üssü'nü koruyan, ülkenin güvenliğini 40 yıldır alenen tehdit eden Ermeni Asala örgütüyle pazarlık yaparken, ülke güvenliği güvenlik değil mi?

Ülke'den kasıt, Abd, Avrupa, Ermenistan mı?

Desenize Türkiye artık Türk'lerin elinden çıktı.

Türkiye yönetimsiz, sahipsiz kaldı.

Erbakan demişti ya, "geçiş kanlı mı olacak, kansız mı olacak".

Bop için "doğru mu" diye sorulduğunda "haşa!" diyen Erbakan...

Şimdi bu geçiş mi?

Çözüm süreci denen şey, zaten hiçbir zaman Türk'lerin elinde olamamış olan Türkiye'nin, aleni olarak malum ülkelere "geçişi" mi?..

Ne kadar yakın bir gelecekte olacağı bilinmez ama, binlerce vatan haini ajanın ülkeyi sardığı bugünlerde, bizim kastettiğimiz türden "geçiş" mutlak surette kanlı olur.

Kimin kanı olacağını da Allah bilir...

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Görüş ve düşüncelerinizi küfür, hakaret içermeksizin iletebilirsiniz.