7 Kasım 2013 Perşembe

İtina ile Boru Döşenir

Ortada iki ülke, sanarsın bağımsız, özgür... Ama nerede?

Gündem oltalarının atılmasıyla, gündemci balıklarının zokaları yutması neredeyse eş zamanlı gerçekleşiyor. Normal şartlar altında, bu en az birkaç dakika gerektiren bir süreçtir, o da balığın kaynadığı bir yer için ve tabii ki yine şans faktörüyle de birlikte...

Sosyal medyanın gücü, beni her geçen gün şaşırtıyor. Kontrol etmede ve yönlendirmedeki gücünün yadsınamaz boyutta olduğunu görmek aslında biraz da savunma pozisyonu alınması gereken bir hâl, kanımca. 

Düşünsenize, karşınızda bir yapı, sizin acıma hissiyatınızdan başlıyor, vatanperverlik, savunmacılık, yardımcılık, biraz da egolar derken, neredeyse tüm fikir dünyanız için bir vitrin niteliğinde. 

Sakat bir bebeğe mi acıdınız? Hemen fotoğraf paylaşılır, çünkü her paylaşım bilmem kaç kuruştur. Bu bağlamda kan arama duyurularını tenzih etmek gerekir. Ama o sakat bebeklerin, insanların fotoğraflarını kullanan sayfaların tek bir hedefi var. O gönderi üzerinden bol paylaşım almak.

İdeoloji sayfaları konusu da keza. "Beğenmeyen bizden değildir, paylaşın da gösterelim gücümüzü, sen yoksan -1'iz" gibi ifadeler, genellikle o ideoloji hakkında toplam 3 cümle bile kuramayacak kişiler tarafından, yine paylaşım ve beğeni potansiyellerinin ağız sulandırıcılığından kaynaklı olarak gerçekleşiyor.

Siyaset de bundan tabii ki farklı değil. Sosyal medyanın bu viral gücünü keşfeden politika senaristleri, ülkelerdeki yeni menfaat programlarını dizayn ederlerken, bu gücü en iyi şekilde kullanıyorlar. Recep Tayyip Erdoğan gibi figürler de, as solist olarak tutuluyor ki, sinir kat sayısı ve mide bulantısı arttıkça, gündeme ayak uydurma ve artık tutamayıp patlama, bir şekilde sosyal medya üzerinden en iyi şekillerde gerçekleşsin. 

Kertenkelelerin çok ilginç bir özelliği vardır, birçoğu bilir. Onlar, bir yırtıcı ya da genel olarak bir tehlike ile karşılaştıklarında, hemen kuyruklarını atarlar. Kertenkele hızla kaçarken, peşindeki oradan oraya kıvranarak hareket eden kuyrukla ilgilenir. Kertenkelenin kaçtığını farkettiğinde, iş işten geçmiştir. Elinde hiçbir işine yaramayacak olan bir kuyruk kalmıştır. 

Biz yine başbakan takılı oltayı her zamanki gibi yuttuk. Birkaç gündem yine arada kaynadı gitti.

Ancak bana göre bunlarda en önemlisi, "Kuzey Irak Kürt Yönetimi" ile imzalanan "tarihî" anlaşma. 

Sanki Türkiye ve Irak'ın asıl hakimleri vatandaşlarıymış gibi, bir de imza falan atıyoruz.

Kimle atıyoruz? Önceden bütün bir ülke olan, ancak sonradan Abd marifetiyle bölünen Irak'ın malûm parçası olan Kuzey Irak'la atıyoruz. Irak Merkezî Yönetimi ile değil...

Atıyoruz derken 'birinci çoğul' kullandım ama o da yersiz. Yine parçalanmış hatta zaten hiç birleşmemiş olan, ama bir türlü bunun adını söyleyenin pek olmadığı, ortada sulh ve bağımsızlık içinde refah içinde bir ülke varmış gibi, ülkenin çoğunluğuna hitap eden asgari ücret ve yaşlılara hitap eden emekli ücretleri, açlık sınırını geçebilmiş gibi, akaryakıt 5TL, Dolar 2,1 TL değilmiş gibi, "biz" atıyoruz. 

Artık O Biz miyiz, Biz Merkezi Yönetimiz de, O Demokrat Türk Yönetimi mi orasını bilemem ama, belli ki döşenen borular kesmemiş, daha döşemek istiyorlar... Bu konuya değinen tek bir köşe yazarı olmaması da ayrı destansı. Vatanseverlikleri gözlerimi yaşartıyor. Çakal sürüsü sizi!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Görüş ve düşüncelerinizi küfür, hakaret içermeksizin iletebilirsiniz.