18 Aralık 2013 Çarşamba

Konjonktür Salatası

Birileri yine siyaset salatası yapıyor. Ve yine bir tür kazanım peşinde. 

Bu tartışmalar olurken, bir şeyi kanıksıyoruz; 'cemaat bir devletle hükûmetle pazarlık ediyor' yani bir devlet kadar, hükûmet kadar kudretli. Gerçek ahvalinin ne olduğu bittabi meçhul olan bir oluşumun yerlere göklere sığdırılamaması, aslında bir hiç olan bir şeyi, göklere çıkarmaya yetecek nitelikte reklam anlamına gelir. 

Öte yandan aynısı Akp hükûmeti için de geçerli. Başından beri ekleme, derme çatma bir yapı olduğu bilenen Akp'nin, yine 'kendi' yerlere göklere sığdıramamalarından kaynaklanan 'zor indirilişi'ni, blok kopmalar ve istifalarla sağlayacak olmanın rahatlığı, 'e hadi indirdik' diyelim, yerine koyacak bir konjonktür olmayışı ile, 'en azından kudrete kudret katar' zavallı bakışının tezahürü. 

Ezcümle bir piyes ki izlemekten sindirim sisteminiz kilitlenir, migren ağrılarına gark olursunuz. Anap geçmişte neydi ki, şimdi Akp'nin içinde "biz Akp'yiz" dediler diye farklı bir şey bekleyelim. Her yaptıkları işi fesatla yapanlar, sürekli dinden bahsediyorlar diye, "vardır bi bildikleri" diyen saflar. Yaşadığınız ülkeyi de analiz edemiyorsunuz madem, din karşılığınızı Akp'de değil, Allah'ta aramalısınız. Bir yazı tura misali iki ihtimal hedefleyen salatacılar da, ya Akp'yi daha da güçlendiririz ya da gidişini hızlandırıp, bilumum soyguna sarıgüllerle devam ederiz. Öyle ya da böyle fark etmez. nasıl ki futbol maçlarını, bahis oranları ve bahis tutarları belirliyor, biz hâlâ hakemdi stattı birbirimizi yiyoruz. Bu da çok farklı değil. 

Kasa hep kazanırken, bizler hakem yerine Tayyip'i, oyuncular için de cemaati konuşuyor oluruz. Zerre inisiyatifleri olmayanları. Kimin inisiyatifi var der iseniz, Merkez Bankası'ndan başlayınız derim. Bugün ekonomimizin yerlerde sürünmesinin, koskoca gökdelenler dikilirken, çoğunlukta alacak selahiyet olmamasının baş sorumlusu Merkez Bankası'dır. O Merkez Bankası ki, paranın üzerine Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası yazamaz, "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası" yazar. Yani paran aslında senin bile değildir. Almanya ve Abd'ye kim hesap sora ki, bastıkları dolarlardan, avrolardan. O bastıklarıyla ekonomimizi şişirişlerinden. Satın aldıkları koltuk sahiplerinden, koltuklara geçirmek için adam satın almalarından. İşte onlar bir yandan kuleleri dikerler, çünkü para gani. Ama ülkede karşılığı? Ne gezer? Al sana enflasyon. Koç'a baskın piyesleri... Koç bu ülkedeki en derin ve billurlu isim iken, Tüpraş'ı aldığı gibi, %50 akaryakıt vergisi toplamaya başlamışken; aslında meydan okuyor, "satıcı da benim benden alacaksınız, devlet de benim vergiyi bana ödeyeceksiniz" diyor. 

Sonra biz çıkıp enerji bakanı, ekonomi bakanı falan. Birçoğumuz bir işi çözemeyen birine, 'senin müdürün yöneticin kim' sorusu sormuşuzdur. Ama ülkece hâlâ telefonun ucundaki "yetkili" ile işi çözmeye çalışıyoruz. Belki bir ara çözülür. Almanya, İngiltere, Abd, Fransa ve İtalya'ya ambargo koyan bir yönetim geldiğinde haber veriverin de gidip üye olayım. Ondan mâdâ boş işler azizim...

Hep dışları da saymak olmaz tabi. Koç dedik ama daha ne koçlar var bu memlekette. Sanarsınız ki dünyanın en iyi insanları. Yüksekte oturmayı severler. Yüksekten bakmayı da severler. Karda yürür izlerini belli etmezler. Adlarına "en büyükler" listesinde bile rastlayamazsınız. O derece gizlenirler. Görüntüde müslümanlardır, ama hak getire. 

Bu iç mikraklardan da arınma gerekir. Ama öyle böyle arınma değil.  

Bu dediklerim olur mu? Allah dilerse elbet olur ama "o ses türkiye" ve benzeri sürmenaj operasyonlarının reyting listelerinde ilk sıraları çektiği bir ülkede değil. Hep derim Aziz Nesin yüzdeliği eksik vermiş diye. Haydi iyi seyirler o zaman...