2 Haziran 2013 Pazar

Gül Tayyip'i İndirirken

Akp'nin parti tüzüğü belli. 3 dönemden sonra devir daim olacak bir sistemleri var. Tabi bir mutant parti tüzüğü için oldukça derin düşünülmüş bir detay bu. Bugünleri biliyormuşçasına...

Önümüzdeki günlerde eğer Akp parti tüzüğünü değiştirmezse, Recep Tayyip Erdoğan siyaset sahnesinde yer almaya devam edebilmek için, ya Cumhurbaşkanı olacak ki bu uzak ihtimal çünkü henüz Mason değil, ya da ülkeyi referanduma götürüp başkanlık sistemini yürürlüğe koyacak. 

Bu iki ihtimal de şu an için çook uzak görünüyor çünkü, Tayip Erdoğan, daha önce de kullanılıp üstü çizilmiş olan tüm merkez sağcıların başına geldiği gibi üstü çizildi. Bu anlamda tek şanslı Süleyman Demirel oldu. Sevdirmiş kendisini adamcağız bir şekilde, çizdirmedi kendisini ve hala aktif. Sanırım çocuğu olmadığı içindir. Büyük Cia ajanlarından ne de olsa.

Tabi artık teknoloji de ilerledi. Eskiden birisini tasfiye etmek için, asmak falan gerekiyordu. Şimdilerde bu daha kolay. Biyogenetiğin dibine vurmuş olanlar, istediklerini istedikleri an kanser marifetiyle postalayabiliyorlar. Zehirlemek de bir yöntem ama fazla brutal kaçıyor artık. Kanser daha derin, duygulu.

Tayyip Erdoğan da bunu farketmiş olacak ki, yine Vatikan'ın Arap Baharı'na çevirmek için yırtındığı "sivil" ayaklanmayı es geçip, Taksim'e cami de yapacağını salık verdi. 

Türkiye'de sokaklara dökülmüş milyonları, "yüzlerle" ifade etti. Sağcısı, solcusu, Alevi'si, Sünni'si, Ülkücü'sü, Devrimci!si, hep bir ağızdan adalet ve demokasi diye bağırınca afallamış olacak ki, üstlerine kimyasal saldırı bile yaptırdı.

Bugün de çıkmış, her içen alkoliktir dedi. 

Şahsen artık Tayyip Erdoğan'ı muhatap alan yazılar kaleme almayı zaman kaybı olarak görüyorum. Çünkü görülüyor ki, sıkı bir psiko-sosyal muayeneden, "hayırlısıyla" çıkacak bir yönetici yok artık karşımızda.

Üstünün çizildiğinin tam anlamıyla farkında olan ve bunun tedirginliğini yaşayan "biri" o artık. 

Hatırlarsınız, birkaç ay önce Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan çekişmesi-sürtüşmesi lanse edilmişti. Çok uzamadı bu, çünkü lobi sembolizmi sever. Ufak işaretler verip, geri çekmeyi, göle yemsiz olta atıp beklemeyi sever. 

Buradan çıkaracağımız en yalın sonuçlardan birisi, sanıyorum ki, Tayyip Erdoğan'ın elim bir hastalık sonucu vefatının ardından, kalan meydanı ne şekilde ve kimlerin değerlendireceği analizinin yapılması olacaktır.

Buna en yakın isim şimdilik Abdullah Gül duruyor. Sessiz bir bekleyiş içerisinde olduğu belli. Ta ki "Occupy Gezi" hareketine kadar korunan sessizlik, polisin halka saldırırken, "ordunun" halka gaz maskesi dağıtmasıyla biraz olsun uç verdi. 

Biliyorsunuz şu an Baş Komutan Abdullah Gül. Genel Kurmay Başkanı'nın eski forsu yok artık. Çok şey değişti Türkiye'de. Uyum yasaları sadece Avrupa Birliği kapsamında yapılmıyor. Gül Haç uyum yasaları da eş zamanlı yürüyen adımlardan.

Sosyal medyada birçok kışladan, "gezi parkı arkandayız" paylaşımları dolaşıyor. Ben bunu sıradan bir desteğe yormuyorum açıkçası. Onlarca olay olmuştur son dönemde. Hiçbirisi ne içeriden ne dışarıdan bu kadar destek görmedi. "Üstat" Banu Avar da ziyadesiyle açıklamış zaten bu durumu.

Tutuklu komutanların aleyhinde tanıklık yapan Pkk'lıların kabul gördüğü bir Türkiye'deyiz şu sıralar. Yani Pkk Cumhuriyeti bir nevi deklare edildi. 

Türkiye ve Türklük, artık tu kaka edilen, ezilen, dışlanan, gazlanan bir kavram. 

Yani Tayyip Erdoğan projesinin etrafı çok yönlü olarak sarılmış durumda. Ola da kansere bağlı vefattan önce, vatan hainliği ile Yüce Divan'da yargılanıp Apo'nun yanına gönderilmese.

Bu hiç şaşırtıcı olmazdı çünkü teorik olarak şu an zaten yanyanalar.

Ancak bu tip bir olayın gerçekleşmesinin ardından gelebilecek "Occupy Gezi" manevrasının bir sonraki aşaması, sanırım Tahrir'dekinden çok farklı olmaz. Çünkü sivil protestoyu bile buna çevirmek için gayet iyi çaba sarfedildi ama fayda etmedi. 

Belki ilerleyen günlerde bu karışıklığın dibi yine kaşınır.

Ondan sonra da olabilecekler sıralamasında, sanırım Türkiye'nin hızlı bir şekilde Başkanlık sistemine geçişi, eyalet ve konfederasyon sınırlarının belirlenmesi, Fethullah Gülen'in Türkiye'ye dönüşü gelecektir. Tabi bunlar olurken Abdullah Gül bunların neresinde olacaktır bilinmez.

Ancak bilinen ve görülen şeyler için, Tayyip Erdoğan projesinin tasfiyesinde, Abdullah Gül'ün aktif rol oynayacağı, polis ve ordunun, yeri geldiğinde zıt kutuplarda yer alacağı, iki güvenlik gücünün zıt kutuplarda yer alırken, halkın da armut toplamayıp saflarını belirleyeceği diyebiliriz.

Halk, hiçbir kutuplaşmaya düşmeyeceğinin önemli bir sinyalini vermiş olsa da, bazı ateşlerin alevlenmesi ufak kıvılcımlara bakar.

Gayet büyük bir ihtisas ve ihtimamla hazırlandı bugün gelinen nokta. Elbet tüm gedikler düşünülmüştür. 

Ama Vatikan bir yerde yanlış yapıyor. O yanlışı gördüğünde de, gerçekten iş işten geçmiş olacak.

Nurettin Yılmaz Koçak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Görüş ve düşüncelerinizi küfür, hakaret içermeksizin iletebilirsiniz.