19 Mart 2012 Pazartesi

Fetih 2012

FETİH 2012


Fethullah Gülen bir kitap çıkarmış. CNN' de gördüm reklamını. Sloganı gerçekten ilgi çekici;

"O sizi okumaya hazır, siz onu yaşatmaya hazır mısınız?"

Bizleri okumaya hazır olan bir kitap söz konusu ve bizim onu yaşatıp yaşatmayacağımızı merak ediyor...

Yanılmıyorsam bundan 2 yıl önce, Web'de rastladığım bir site vardı, adı; jerusalembeast.com idi.

Sitede Bastian Damascus müstear ismi ile, ileriye dönük kaos mizansenleri çiziliyordu. Ne hikmetse bu sitede gördüm ben ilk, Suriye'de çıkacak olan kaosu.

Şimdilerde Başbakan, 'dindar' bir nesil yetiştirmekten bahsediyor ya. Kendisine bağlı Dış İşleri Bakanı'nın, hemen sınır komşumuz olan Suriye'deki 'dindar nesiller' çatışmalarıyla can hıraş uğraştığını göremiyor sanırım...

Bunu da geçtim, daha geçtiğimiz günlerde, Haçlı Ordusu'nun tüm mal varlığı kendilerine geri verildi. Binalar, konutlar, hanlar, hamamlar vs...

Devlet tüm kayıt ve denetleme kurumlarını elinde barındırıp, Türkiye'de konuşlanan, 'valla biz Müslümanız' oyuncularını nasıl göremiyor anlayamıyorum. Bu insanlar, tam da Başbakan'ın çizdiği dindar nesli tasvir edercesine; aralarında şimdiden Arapça selamlaşmaya, Hu çekmeye, hadis paylaşmaya başlamışlar. Görenin gözleri yaşarıyor. Cemalnur Sargut'u dinleyen, peygamber sanır hele. Kökende, kendi sapkın bazı inanışlarıyla birleştirdikleri, yeni trend bir din bu. Bizzat tanık olduğum bazı şeyler var ancak bunu ilerleyen yazılarda paylaşacağım.

Bir ülkenin başbakanı, üstelik bu devlet, "Ne mutlu Türk olana" diye değil, "Ne mutlu Türk'üm diyene" diye kurulmuş; 'dindar bir nesil' sözünü tam olarak açmak durumundadır. Üstelik dünyanın en kosmopolit ülkelerinden birisi aynı zamanda.

Öyle sanıyorum ki Başbakan, Avrupa ve Amerika'nın bu konudaki stratejisini aynen uygulamalıyız demek istiyor. Onlar nasıl ki her filmlerinde, reklamlarında, öğretilerinde, en az bir Hıristiyanlık propagandası yapıyorlarsa, ve aynı zamanda modernlerse, biz de benzer olmalıyız diyor. Hem dindar hem modern olabiliriz diyor.

Oysa bu; baştan aşağı hatalı bir analiz. Başbakan bir noktayı atlıyor; Batı toplumunun yöneticileri, bu propagandaları, tamamıyle kendinden olmayanlar üzerine kuruyorlar, projelendiriyorlar, ve dört koldan uygulamaya geçiyorlar.

Şimdi siz, tıpkı Harun Yahya'nın, zaten müslüman olanlara müslümanlık öğretmeye çalışması gibi, kendi toplumunuza karşı, dindarlık çağrısı yapıyorsunuz.

Toplum asimile mi edildi yani? Dindar kelimesini genel kullanıyorsak, o zaman toplumun ateistleştiğini savunmuş oluyoruz Oysa girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği'nin bilim insanlarının büyük bölümü ateist. Yine yaman çelişki değil mi?

Son olarak kendi analiz hatama döneyim; olayları monarşik algılamak.

Dünyada neredeyse her ülkede, çoklu parlementolar varken, çoğunda demokrasi hakimken, toplumların, olup biten şeyleri doğrudan liderlere bağlamasını, bir tür hitabet fetişizmi olarak görüyorum. Bizim insanımız, hitap eden birine maruz kalınca sanırım büyüleniyor. Ardından olup biten her şeyi o isimler özdeştiriyor. Olursa o yaptı oluyor, olmazsa o yapamadı oluyor.

Oysa ki en üstte de olsalar, ne ülkemizde ne dünyada, o büyülendiğiniz isimlerin, zerre kadar inisiyatifleri yok. Kendileri ameliyat masasında iken bile, adına kararlar açıklanan bir sistemden bahsediyoruz.

Suriye ve diğer Arap ülkelerindeki katliamlardan liderler ne kadar sorumluysa, bizdeki gelişmelerden de lider o kadar sorumlu.

Katliamı durdurmak istiyorsanız, kendi toplumunuzu değil, Avrupa ve Amerika'yı dindarlaştırın efendiler...


Nurettin Yılmaz Koçak 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Görüş ve düşüncelerinizi küfür, hakaret içermeksizin iletebilirsiniz.