FETİH 2012
Fethullah Gülen bir kitap çıkarmış. CNN' de gördüm reklamını. Sloganı gerçekten ilgi çekici;
"O sizi okumaya hazır, siz onu yaşatmaya hazır mısınız?"
Bizleri okumaya hazır olan bir kitap söz konusu ve bizim onu yaşatıp yaşatmayacağımızı merak ediyor...
Yanılmıyorsam bundan 2 yıl önce, Web'de rastladığım bir site vardı, adı; jerusalembeast.com idi.
Sitede
Bastian Damascus müstear ismi ile, ileriye dönük kaos mizansenleri
çiziliyordu. Ne hikmetse bu sitede gördüm ben ilk, Suriye'de çıkacak
olan kaosu.
Şimdilerde
Başbakan, 'dindar' bir nesil yetiştirmekten bahsediyor ya. Kendisine
bağlı Dış İşleri Bakanı'nın, hemen sınır komşumuz olan Suriye'deki
'dindar nesiller' çatışmalarıyla can hıraş uğraştığını göremiyor
sanırım...
Bunu
da geçtim, daha geçtiğimiz günlerde, Haçlı Ordusu'nun tüm mal varlığı
kendilerine geri verildi. Binalar, konutlar, hanlar, hamamlar vs...
Devlet
tüm kayıt ve denetleme kurumlarını elinde barındırıp, Türkiye'de
konuşlanan, 'valla biz Müslümanız' oyuncularını nasıl göremiyor
anlayamıyorum. Bu insanlar, tam da Başbakan'ın çizdiği dindar nesli
tasvir edercesine; aralarında şimdiden Arapça selamlaşmaya, Hu çekmeye,
hadis paylaşmaya başlamışlar. Görenin gözleri yaşarıyor. Cemalnur
Sargut'u dinleyen, peygamber sanır hele. Kökende, kendi sapkın bazı
inanışlarıyla birleştirdikleri, yeni trend bir din bu. Bizzat tanık
olduğum bazı şeyler var ancak bunu ilerleyen yazılarda paylaşacağım.
Bir
ülkenin başbakanı, üstelik bu devlet, "Ne mutlu Türk olana" diye değil,
"Ne mutlu Türk'üm diyene" diye kurulmuş; 'dindar bir nesil' sözünü tam
olarak açmak durumundadır. Üstelik dünyanın en kosmopolit ülkelerinden
birisi aynı zamanda.
Öyle
sanıyorum ki Başbakan, Avrupa ve Amerika'nın bu konudaki stratejisini
aynen uygulamalıyız demek istiyor. Onlar nasıl ki her filmlerinde,
reklamlarında, öğretilerinde, en az bir Hıristiyanlık propagandası
yapıyorlarsa, ve aynı zamanda modernlerse, biz de benzer olmalıyız
diyor. Hem dindar hem modern olabiliriz diyor.
Oysa
bu; baştan aşağı hatalı bir analiz. Başbakan bir noktayı atlıyor; Batı
toplumunun yöneticileri, bu propagandaları, tamamıyle kendinden
olmayanlar üzerine kuruyorlar, projelendiriyorlar, ve dört koldan
uygulamaya geçiyorlar.
Şimdi
siz, tıpkı Harun Yahya'nın, zaten müslüman olanlara müslümanlık
öğretmeye çalışması gibi, kendi toplumunuza karşı, dindarlık çağrısı
yapıyorsunuz.
Toplum
asimile mi edildi yani? Dindar kelimesini genel kullanıyorsak, o zaman
toplumun ateistleştiğini savunmuş oluyoruz Oysa girmeye çalıştığımız
Avrupa Birliği'nin bilim insanlarının büyük bölümü ateist. Yine yaman
çelişki değil mi?
Son olarak kendi analiz hatama döneyim; olayları monarşik algılamak.
Dünyada
neredeyse her ülkede, çoklu parlementolar varken, çoğunda demokrasi
hakimken, toplumların, olup biten şeyleri doğrudan liderlere
bağlamasını, bir tür hitabet fetişizmi olarak görüyorum. Bizim
insanımız, hitap eden birine maruz kalınca sanırım büyüleniyor. Ardından
olup biten her şeyi o isimler özdeştiriyor. Olursa o yaptı oluyor,
olmazsa o yapamadı oluyor.
Oysa
ki en üstte de olsalar, ne ülkemizde ne dünyada, o büyülendiğiniz
isimlerin, zerre kadar inisiyatifleri yok. Kendileri ameliyat masasında
iken bile, adına kararlar açıklanan bir sistemden bahsediyoruz.
Suriye ve diğer Arap ülkelerindeki katliamlardan liderler ne kadar sorumluysa, bizdeki gelişmelerden de lider o kadar sorumlu.
Katliamı durdurmak istiyorsanız, kendi toplumunuzu değil, Avrupa ve Amerika'yı dindarlaştırın efendiler...
Nurettin Yılmaz Koçak
Nurettin Yılmaz Koçak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Görüş ve düşüncelerinizi küfür, hakaret içermeksizin iletebilirsiniz.