19 Mart 2012 Pazartesi

İnsan Enerjisi

İnsan Enerjisi

Yıl 2011. Artık birçok şey ziyadesiyle gün yüzüne çıktı. Belki de bundan 1500 yıl önce insanlar, yine benzer cümleler kuruyorlardı. Şimdi olanların içine dalıverse 1500 yıl önce yaşamış insan, muhtemelen ağır bir şok geçirirdi. Yada tüm olanları bir mucizeler silsilesi olarak da nitelendirebilirdi.  Yazık ki insan, geleceği tasavvur etme konusunda pek bir sınırlı. Hele ki teknoloji. Bu alanda gelişim kaydettirmek pek öyle herkesin harcı değil. Normalin üstü bir hayal gücü, yine normalin üstü zekâ ve tüm bunları uygun yönetebilmek ve faydalanabilmek için normalin üzerinde bir akıl, en önemli gereksinimler. Dünya üzerinde bu profilde insanlar olmaya devam ettiği sürece yine birçok şey hayal bile edemeyeceğimiz sınırları zorlamaya devam edecektir diye düşünüyorum.

Ancak fark edildiği üzere bu insan profili azınlık konumundadır. Çoğunluk ise mevcut teknolojilere gerçek anlamda hayat veren tüketicilerdir. Hayat vermek deyince pek tabii ki akla ilk önce enerji geliyor. Üretilmiş olan teknolojinin çalışması için gereken enerji. Günümüzde, elektrik, akaryakıt, katı yakıt, rüzgâr ve güneş enerjisi gibi çeşitleri olan enerjiler. Tüm bunları elde ettiğimizde, teknolojinin çalıştığını ve beslendiği sürece çalışmaya devam edeceğini varsayarız. Aslında durum bundan ibaret değildir. Tüm teknolojiler gerçek anlamda çalışabilmek için insan enerjisine ihtiyaç duyarlar. İnsanın olmadığı yerde şarjı tam dolu bir gsm telefonun, deposu tam dolu bir otomobilin, yada bir rüzgâr gülünün hiçbir fonksiyonu olmayacaktır. Yani teknoloji tüketildiği sürece bir anlam ifade etmektedir.

Elbette ki gelişen teknolojinin, hayatımıza birçok olumlu katkısı var. Bunu inkâr edemeyiz. Teknoloji sayesinde birbirimizle “ayda 3000 kere mesajlaşabiliyor”, Facebook ve Twitter gibi “sosyalleşme” sitelerinden bolca sosyalleşip, dostlarımızla yan yana geldiğimizde edecek tek kelime bulamamak suretiyle, aslında ne derece anti-sosyalleştiğimizin farkına varabiliyor, dükkânları gezmeden, yiyecekten, elektroniğe, giyimden, kitaba, her türlü ihtiyacımızı karşılayabiliyoruz.
Üstelik tüm bunları yine gelişmiş teknoloji ürünü kredi kartlarıyla yapıyoruz. Bu sayede kirli nakit paraya elimiz değmiyor, mikroptan uzak kalıyoruz. Bu mikroplarla bizler yerine, severek ve memnuniyetle bankalar ilgileniyor.  Yine sadece TC kimlik numaramızla ve bir sms ile ihtiyaç kredisi alıyor, hatta ihtiyaç duymayanlara, garantili ihtiyaç duygusu hissettiren, bilinçaltı telkinlerle dolu reklamlar/diziler tasarlanabildiğine şahit oluyoruz teknoloji sayesinde.

Çoğunluğun ezici sayısal üstünlüğü, koltuk ve para enerjisinin yörüngesine çoktan yerleşmiş olan teknoloji üreticisi azınlığın, yadsınamaz başarısı altında ne yazık ki eziliyor. Tüm bu teknolojilerin en birincil enerji gereksinimi, insan enerjisinin kaynağı olan insan, teknoloji olgusunun rol dağılımında, üstlendiği rolün yazık ki farkında değil. Gayet marur, bilinçli, zevkle, bazen hırsla, bazen hava atarcasına, sıklıkla elinde de olmadan, tüketiyor, tüketiyor…
Bu noktada piramitleri uzaylılar yaptı demek bana biraz aptalca geliyor. Çünkü senaryo çok farklı değil. O zaman da insan enerjisi baş gereksinimdi, şimdi de öyle.
Yıl 2011. Piramitleri hala insanlar yapıyor…

Nurettin Yılmaz Koçak 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Görüş ve düşüncelerinizi küfür, hakaret içermeksizin iletebilirsiniz.