İnsan Enerjisi
Yıl
2011. Artık birçok şey ziyadesiyle gün yüzüne çıktı. Belki de bundan
1500 yıl önce insanlar, yine benzer cümleler kuruyorlardı. Şimdi
olanların içine dalıverse 1500 yıl önce yaşamış insan, muhtemelen ağır
bir şok geçirirdi. Yada tüm olanları bir mucizeler silsilesi olarak da
nitelendirebilirdi. Yazık ki
insan, geleceği tasavvur etme konusunda pek bir sınırlı. Hele ki
teknoloji. Bu alanda gelişim kaydettirmek pek öyle herkesin harcı değil.
Normalin üstü bir hayal gücü, yine normalin üstü zekâ ve tüm bunları
uygun yönetebilmek ve faydalanabilmek için normalin üzerinde bir akıl,
en önemli gereksinimler. Dünya üzerinde bu profilde insanlar olmaya
devam ettiği sürece yine birçok şey hayal bile edemeyeceğimiz sınırları
zorlamaya devam edecektir diye düşünüyorum.
Ancak fark edildiği
üzere bu insan profili azınlık konumundadır. Çoğunluk ise mevcut
teknolojilere gerçek anlamda hayat veren tüketicilerdir. Hayat vermek
deyince pek tabii ki akla ilk önce enerji geliyor. Üretilmiş olan
teknolojinin çalışması için gereken enerji. Günümüzde, elektrik,
akaryakıt, katı yakıt, rüzgâr ve güneş enerjisi gibi çeşitleri olan
enerjiler. Tüm bunları elde ettiğimizde, teknolojinin çalıştığını ve
beslendiği sürece çalışmaya devam edeceğini varsayarız. Aslında durum
bundan ibaret değildir. Tüm teknolojiler gerçek anlamda çalışabilmek
için insan enerjisine ihtiyaç duyarlar. İnsanın olmadığı yerde şarjı tam
dolu bir gsm telefonun, deposu tam dolu bir otomobilin, yada bir rüzgâr
gülünün hiçbir fonksiyonu olmayacaktır. Yani teknoloji tüketildiği
sürece bir anlam ifade etmektedir.
Elbette
ki gelişen teknolojinin, hayatımıza birçok olumlu katkısı var. Bunu
inkâr edemeyiz. Teknoloji sayesinde birbirimizle “ayda 3000 kere
mesajlaşabiliyor”, Facebook ve Twitter gibi “sosyalleşme” sitelerinden
bolca sosyalleşip, dostlarımızla yan yana geldiğimizde edecek tek kelime
bulamamak suretiyle, aslında ne derece anti-sosyalleştiğimizin farkına
varabiliyor, dükkânları gezmeden, yiyecekten, elektroniğe, giyimden,
kitaba, her türlü ihtiyacımızı karşılayabiliyoruz.
Üstelik
tüm bunları yine gelişmiş teknoloji ürünü kredi kartlarıyla yapıyoruz.
Bu sayede kirli nakit paraya elimiz değmiyor, mikroptan uzak kalıyoruz.
Bu mikroplarla bizler yerine, severek ve memnuniyetle bankalar
ilgileniyor. Yine sadece TC
kimlik numaramızla ve bir sms ile ihtiyaç kredisi alıyor, hatta ihtiyaç
duymayanlara, garantili ihtiyaç duygusu hissettiren, bilinçaltı
telkinlerle dolu reklamlar/diziler tasarlanabildiğine şahit oluyoruz
teknoloji sayesinde.
Çoğunluğun
ezici sayısal üstünlüğü, koltuk ve para enerjisinin yörüngesine çoktan
yerleşmiş olan teknoloji üreticisi azınlığın, yadsınamaz başarısı
altında ne yazık ki eziliyor. Tüm bu teknolojilerin en birincil enerji
gereksinimi, insan enerjisinin kaynağı olan insan, teknoloji olgusunun
rol dağılımında, üstlendiği rolün yazık ki farkında değil. Gayet marur,
bilinçli, zevkle, bazen hırsla, bazen hava atarcasına, sıklıkla elinde
de olmadan, tüketiyor, tüketiyor…
Bu noktada piramitleri uzaylılar
yaptı demek bana biraz aptalca geliyor. Çünkü senaryo çok farklı değil.
O zaman da insan enerjisi baş gereksinimdi, şimdi de öyle.
Yıl 2011. Piramitleri hala insanlar yapıyor…
Nurettin Yılmaz Koçak
Nurettin Yılmaz Koçak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Görüş ve düşüncelerinizi küfür, hakaret içermeksizin iletebilirsiniz.