Samimi misiniz
Hey mübarek! Bu ne kavgadır,
bu ne gürültüdür? 550 milletvekiline, aşağı yukarı 10.000 TL. dağıtmak
için hummalı bir yarış sürüyor. Gören de der ki; mesele milletin, illere
dağılmış hakkının savunulması değil de, kabarık maaş ve kısa sürede
kazanılmış yüklü maaşlı emeklilik yarışı…
O seçilmedi, o saf dışı kaldı, merkez sağ sola girdi vesaire. Giren çıkan millete, bunun hesabını kim güdecek?
Ne milletvekilliğiymiş
be arkadaş. Biz haram lokma yemeyeceğiz diye ömrümüzden ömür
tüketirken, insanlar, yola yola tüyleri bitmek bilmeyen Türk kazının
tüylerini daha da yolabilmek için birbirlerini yiyorlar. Parti merkez
binalarının önünde, ölmesinden korkulan ‘ İbrahim Tatlı’nın’ kapısında
dizilenler gibi kuyruklar oluşturuyorlar. Güllerle, semazenlerle
bekleyip, “ne olur bizi de abad et!” dercesine sıraya diziliyorlar.
Sayın Başbakanımız, onları bir şekilde atlatıp başka camilerde kılıyor
Cuma Namazı’nı.
Haberleri izlemek üzere Tv kanallarındaki
yayınlarını açsan bir dert, açmasan bir dert. Vatandaşız ne de olsa,
gündemi öğrenmek, haberdar olmak istiyoruz. Gündeme oldum olası gıcık
olmuşumdur. Bunu genellikle belirtirim. Gündemin farklı gündemler
tarafından yazıldığını biliyoruz çok şükür.
Gelgelelim ki, bu kadar da hakaret edilmez ki. Tamam soyuyorsunuz. Soyulmamıza göz yumuyorsunuz. Üstelik tüm bunları bizleri koruyor ve savunuyormuş gibi yaparken yapıyorsunuz.
Hiç
mi edep yok yahu! Savaştan da çıkmadık ki ganimetler paylaşılsın. Halk
ağlıyor hala. Bari halka “kaybettiniz” deyin de öyle paylaşın
ganimetleri! Böylesi biraz fazla göze batıyor.
İnsanımız
hala, biri gelsin de bizi kurtarsın zihniyetinde. Son yıllarda pek bir
popüler oldu bu kurtarılma istemi. Kurtarıcı dört bir yandan bekleniyor.
Biri gelse de daha az vergi ödesek, biri gelse de, en azından K.K.T.C
kadar ödesek akaryakıta, biri gelse de, memur maaşı ve emekli maaşı,
koyun yeminin ederinden daha çok etse, biri gelse de biri gelse de…
Yok beklemeyin öyle birini. Gelmeyecek. Duydunuz mu? Gelmeyecek! Gelecek yerleri ağrıyor
gelecek olanların. Eğer bir şeyi getirmek istiyorsanız; bu hep
alıştığınız gibi tembelce olamayacak! Yok öyle gidip de bir seçim
pusulasında 18 partiden birine mühür basıp tırnağınıza çıkmaz mürekkep
döktürmekle beklemek…
Eğer
gerçekten “düdüklenmemeyi” istiyorsanız, çalışacaksınız. Ne demiş
Mustafa Kemal Atatürk? “Türk milleti zekidir, Türk milleti çalışkandır”…
Öncelikle çalışmayı bileceksiniz. Çalışıp ekmeğinizi taştan çıkarmayı
bileceksiniz. Kazmaya sap olmayacaksınız. Halil İbrahim sofrasında
yemek yeme haysiyetine ve şerefine sahip olacaksınız. Evlatlarınızın
gırtlağından haram lokma geçirmeme gerekliliğini düstur edineceksiniz.
Öyle rahmetli Turgut Özal’ın dediği gibi, işini bilen memurum, işçim
olmayacaksınız.
Hadi oldunuz diyelim. Bir kazanırsınız,
iki kazanırsınız. Ancak sizi kullananlar, sizlere ellerine sürülen
çamur kadar değer vermedikleri için, eninde sonunda kaybedersiniz. Ve
sizler kolay yoldan kazanmayı, ne olursa olsun hep kazanmayı seçtiğiniz
sürece, mutlaka kaybedenler olacaksınız.
Çalışma,
namus, onur, gurur, merhamet gibi kavramları hayat felsefesi edindikten
sonra, zaten bu kavramlara layık yönetilirsiniz. Peşi sıra gelir
haklarınız.
Samimi misiniz muhalefet partileri? Samimi misiniz iktidar partileri?
Sorgulayın
öyleyse, dünya sıralamasına üst seviyelerden girecek olan petrol
yatakları, bor madenleri, altın madenleri, doğal gaz rezervleri, toprak
ürünleri neden milletin lehine kullanılamıyor? Müttefikimiz Amerika
neden Lozan’ı tanımıyor? Yavru vatan Kıbrıs neden bizden daha iyi
fiyatlara maruz kalıyor birçok konuda? Nerenin yavrusu o vatan?
Onlarca üniversiteden, sırat
köprüsü kadar zor yoldan geçip girdikleri üniversitelerden mezun olan
gençlerimiz olmasına rağmen, neden üretiyor olduğumuz bir yerli
otomobilimiz yok? Neden dünyaya satıyor olan bir Gsm telefonumuz yok?
Yerli diye övündüğümüz şeylerin hiçbirisi aslında yerli değil, bunu
sorgulayın!
Dış
borç da neymiş? Dış borç batağına, hayırsız denilen Osmanlı bir kere
saplanmıştı. Madem Osmanlı yıkıldı, Mustafa Kemal Atatürk bizi kurtardı,
daha kim oluyor bu densizler de, borcun faizine bile yetemiyoruz?
Sömürü düzeni ulu orta karşımızda. Yakamıza vampir yarasa gibi yapışmışken, 550 milletvekili mi kurtaracak bizi?
Saltanatları
süresinde, kendi akraba eş dostlarını kayırmayıp, ceplerini ve
hesaplarını tıka basa doldurmayıp, gerçekten bu milletin hakkını
savunacaklarına inanmamız mı gerekiyor? İyi vatandaş olmanın esası bu
mu?
Sağ-
sol ayırmasanız ne olur, etnik köken ayırmasanız ne olur, tercihleri
ayırmasanız ne olur? Tüm milleti kendinizden ayırıyorsunuz yetmez mi?
Asgari ücretin 700 TL. seviyesinde olduğu
bir ülkede, 2.000 TL. taksitle ev satanlara peşkeş çekiyorsunuz yetmez
mi? Bu evleri almaya muktedir olanlara peşkeş çekiyorsunuz yetmez mi?
Bu ülkenin çoğunluğu
ekmek davası için geceleri uyku uyuyamazken, devleti ve milleti soyan
azınlığın finansal yatırımlarını, zenginliğine zenginlik katmasını
garanti altına alıyorsunuz yetmez mi?
Gözünü
10.000 TL’lik maaşa ve kısa sürede kallavi emekliliğe dikmiş, bununla
da kalmayıp, seçildikleri süre içinde yemedikleri kıyak, yedirmedikleri
peşkeş kalmayacak olanlar mı kurtaracak bizleri, sizleri?
Yarışan
partiler! Samimiyseniz, vaatlerinizde hırsızların kökünü kazıyacağınızı
söyleyin. Samimiyseniz, milletin hakkını gerçekten savunacağınızı
ortaya koyun. Samimiyseniz önce Dolar ve Euro’yu yasaklayın, ülkemizdeki
kaynakları kullanmaya başlayıp, dışa bağımlılığı sıfıra indirin.
Yapamadığınız taktirde “iki gözümüz kör olsun ki” deyin. Ant için.
Ve ey Türkiye halkı!
Sizler de samimiyseniz, kökende zaten Atatürk İlke
ve İnkılapları başta olmak üzere, Cumhuriyeti ve Demokrasi’yi öngören,
T.C. Anayasası’nı benimsemiş, meşhur anketlere göre barajı geçme
ihtimali olmayan, geriye kalan 15 partiden birini seçin!.. Hepsi aynı
vaatlerde bulunmuyorlar mı nasıl olsa? İsim zikretmiyorum. Sevmem de.
Manipülasyonu sevmiyorum. Seçenek bol. Seç birini gitsin. Propaganda
yapmıyorum. Anketi yapanlara siz de bir anket yapın. Anketin sorusu da
şu: Hedefiniz kaos değilse, her biriniz bu döngüden payınızı
almıyorsanız, anketlerde en üst sırada adı geçen partilerden birine
değil, en ihtimalsiz partilerden birine şans veriyorum. Şansımı popüler
medyanın gözümün içine soktuğu telkinlerle değil, Milli Piyango ve
Sayısal Loto gibi oyunlarda oynadığım gibi kullanarak denemek istiyorum
deyin. Hayatımız zaten şansa kalmadı mı? Her şeyi şansla tesadüfle
hallederken, seçimlerde gelen bu saçma ciddiyet de neyin nesi? Onu da
şansa bırakın.
Öyle de soyuluyoruz böyle de. Denemek güzel olmaz mıydı?
Madem seçeceksiniz. Akıllı seçin… Bakın bizi “kurtarmak” için seferber
olmuş tam 18 tane siyasi parti var. Evlat ayırmayın…
Nurettin Yılmaz Koçak
Nurettin Yılmaz Koçak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Görüş ve düşüncelerinizi küfür, hakaret içermeksizin iletebilirsiniz.