19 Mart 2012 Pazartesi

Samimi misiniz

Samimi misiniz

Hey mübarek! Bu ne kavgadır, bu ne gürültüdür? 550 milletvekiline, aşağı yukarı 10.000 TL. dağıtmak için hummalı bir yarış sürüyor. Gören de der ki; mesele milletin, illere dağılmış hakkının savunulması değil de, kabarık maaş ve kısa sürede kazanılmış yüklü maaşlı emeklilik yarışı…
O seçilmedi, o  saf dışı kaldı, merkez sağ sola girdi vesaire. Giren çıkan millete, bunun hesabını kim güdecek?

Ne milletvekilliğiymiş be arkadaş. Biz haram lokma yemeyeceğiz diye ömrümüzden ömür tüketirken, insanlar, yola yola tüyleri bitmek bilmeyen Türk kazının tüylerini daha da yolabilmek için birbirlerini yiyorlar. Parti merkez binalarının önünde, ölmesinden korkulan ‘ İbrahim Tatlı’nın’ kapısında dizilenler gibi kuyruklar oluşturuyorlar. Güllerle, semazenlerle bekleyip, “ne olur bizi de abad et!” dercesine sıraya diziliyorlar. Sayın Başbakanımız, onları bir şekilde atlatıp başka camilerde kılıyor Cuma Namazı’nı.
Haberleri izlemek üzere Tv kanallarındaki yayınlarını açsan bir dert, açmasan bir dert. Vatandaşız ne de olsa, gündemi öğrenmek, haberdar olmak istiyoruz. Gündeme oldum olası gıcık olmuşumdur. Bunu genellikle belirtirim. Gündemin farklı gündemler tarafından yazıldığını biliyoruz çok şükür.
Gelgelelim ki, bu kadar da hakaret edilmez ki. Tamam soyuyorsunuz. Soyulmamıza göz yumuyorsunuz. Üstelik tüm bunları bizleri koruyor ve savunuyormuş gibi yaparken yapıyorsunuz.
Hiç mi edep yok yahu! Savaştan da çıkmadık ki ganimetler paylaşılsın. Halk ağlıyor hala. Bari halka “kaybettiniz” deyin de öyle paylaşın ganimetleri! Böylesi biraz fazla göze batıyor.
İnsanımız hala, biri gelsin de bizi kurtarsın zihniyetinde. Son yıllarda pek bir popüler oldu bu kurtarılma istemi. Kurtarıcı dört bir yandan bekleniyor. Biri gelse de daha az vergi ödesek, biri gelse de, en azından K.K.T.C kadar ödesek akaryakıta, biri gelse de, memur maaşı ve emekli maaşı, koyun yeminin ederinden daha çok etse, biri gelse de biri gelse de…

Yok beklemeyin öyle birini. Gelmeyecek. Duydunuz mu? Gelmeyecek! Gelecek yerleri ağrıyor gelecek olanların. Eğer bir şeyi getirmek istiyorsanız; bu hep alıştığınız gibi tembelce olamayacak! Yok öyle gidip de bir seçim pusulasında 18 partiden birine mühür basıp tırnağınıza çıkmaz mürekkep döktürmekle beklemek…

Eğer gerçekten “düdüklenmemeyi” istiyorsanız, çalışacaksınız. Ne demiş Mustafa Kemal Atatürk? “Türk milleti zekidir, Türk milleti çalışkandır”… Öncelikle çalışmayı bileceksiniz. Çalışıp ekmeğinizi taştan çıkarmayı bileceksiniz. Kazmaya sap olmayacaksınız. Halil İbrahim  sofrasında yemek yeme haysiyetine ve şerefine sahip olacaksınız. Evlatlarınızın gırtlağından haram lokma geçirmeme gerekliliğini düstur edineceksiniz. Öyle rahmetli Turgut Özal’ın dediği gibi, işini bilen memurum, işçim olmayacaksınız.
Hadi oldunuz diyelim. Bir kazanırsınız, iki kazanırsınız. Ancak sizi kullananlar, sizlere ellerine sürülen çamur kadar değer vermedikleri için, eninde sonunda kaybedersiniz. Ve sizler kolay yoldan kazanmayı, ne olursa olsun hep kazanmayı seçtiğiniz sürece, mutlaka kaybedenler olacaksınız.
Çalışma, namus, onur, gurur, merhamet gibi kavramları hayat felsefesi edindikten sonra, zaten bu kavramlara layık yönetilirsiniz. Peşi sıra gelir haklarınız.

Samimi misiniz muhalefet partileri? Samimi misiniz iktidar partileri?
Sorgulayın öyleyse, dünya sıralamasına üst seviyelerden girecek olan petrol yatakları, bor madenleri, altın madenleri, doğal gaz rezervleri, toprak ürünleri neden milletin lehine kullanılamıyor? Müttefikimiz Amerika neden Lozan’ı tanımıyor? Yavru vatan Kıbrıs neden bizden daha iyi fiyatlara maruz kalıyor birçok konuda? Nerenin yavrusu o vatan?
Onlarca üniversiteden, sırat köprüsü kadar zor yoldan geçip girdikleri üniversitelerden mezun olan gençlerimiz olmasına rağmen, neden üretiyor olduğumuz bir yerli otomobilimiz yok? Neden dünyaya satıyor olan bir Gsm telefonumuz yok? Yerli diye övündüğümüz şeylerin hiçbirisi aslında yerli değil, bunu sorgulayın!
Dış borç da neymiş? Dış borç batağına, hayırsız denilen Osmanlı bir kere saplanmıştı. Madem Osmanlı yıkıldı, Mustafa Kemal Atatürk bizi kurtardı, daha kim oluyor bu densizler de, borcun faizine bile yetemiyoruz?
Sömürü düzeni ulu orta karşımızda. Yakamıza vampir yarasa gibi yapışmışken, 550 milletvekili mi kurtaracak bizi?
Saltanatları süresinde, kendi akraba eş dostlarını kayırmayıp, ceplerini ve hesaplarını tıka basa doldurmayıp, gerçekten bu milletin hakkını savunacaklarına inanmamız mı gerekiyor? İyi vatandaş olmanın esası bu mu?

Sağ- sol ayırmasanız ne olur, etnik köken ayırmasanız ne olur, tercihleri ayırmasanız ne olur? Tüm milleti kendinizden ayırıyorsunuz yetmez mi?
Asgari ücretin 700 TL. seviyesinde olduğu bir ülkede, 2.000 TL. taksitle ev satanlara peşkeş çekiyorsunuz yetmez mi? Bu evleri almaya muktedir olanlara peşkeş çekiyorsunuz yetmez mi?
Bu ülkenin çoğunluğu ekmek davası için geceleri uyku uyuyamazken, devleti ve milleti soyan azınlığın finansal yatırımlarını, zenginliğine zenginlik katmasını garanti altına alıyorsunuz yetmez mi?
Gözünü 10.000 TL’lik maaşa ve kısa sürede kallavi emekliliğe dikmiş, bununla da kalmayıp, seçildikleri süre içinde yemedikleri kıyak, yedirmedikleri peşkeş kalmayacak olanlar mı kurtaracak bizleri, sizleri?
Yarışan partiler! Samimiyseniz, vaatlerinizde hırsızların kökünü kazıyacağınızı söyleyin. Samimiyseniz, milletin hakkını gerçekten savunacağınızı ortaya koyun. Samimiyseniz önce Dolar ve Euro’yu yasaklayın, ülkemizdeki kaynakları kullanmaya başlayıp, dışa bağımlılığı sıfıra indirin. Yapamadığınız taktirde “iki gözümüz kör olsun ki” deyin. Ant için.

Ve ey Türkiye halkı!
Sizler de samimiyseniz, kökende zaten Atatürk İlke ve İnkılapları başta olmak üzere, Cumhuriyeti ve Demokrasi’yi öngören, T.C. Anayasası’nı benimsemiş, meşhur anketlere göre barajı geçme ihtimali olmayan, geriye kalan 15 partiden birini seçin!.. Hepsi aynı vaatlerde bulunmuyorlar mı nasıl olsa? İsim zikretmiyorum. Sevmem de. Manipülasyonu sevmiyorum. Seçenek bol. Seç birini gitsin. Propaganda yapmıyorum. Anketi yapanlara siz de bir anket yapın. Anketin sorusu da şu: Hedefiniz kaos değilse, her biriniz bu döngüden payınızı almıyorsanız, anketlerde en üst sırada adı geçen partilerden birine değil, en ihtimalsiz partilerden birine şans veriyorum. Şansımı popüler medyanın gözümün içine soktuğu telkinlerle değil, Milli Piyango ve Sayısal Loto gibi oyunlarda oynadığım gibi kullanarak denemek istiyorum deyin. Hayatımız zaten şansa kalmadı mı? Her şeyi şansla tesadüfle hallederken, seçimlerde gelen bu saçma ciddiyet de neyin nesi? Onu da şansa bırakın.
Öyle de soyuluyoruz böyle de. Denemek güzel olmaz mıydı? Madem seçeceksiniz. Akıllı seçin… Bakın bizi “kurtarmak” için seferber olmuş tam 18 tane siyasi parti var. Evlat ayırmayın…


Nurettin Yılmaz Koçak 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Görüş ve düşüncelerinizi küfür, hakaret içermeksizin iletebilirsiniz.