Sömürü ve Özgürleştirme
Savaşlardan çok detaylı bahsetmeye gerek kalmadan akla ilk önce I. ve II. Dünya savaşları gelir. İtilaf devletleri İttifak
devletleri derken, bir sürü ülke girdi bu savaşlara. On binlerce insan
öldü. Hesapta Kutsal Roma Germen İmparatorluğu birliği dağıldı,
İngiltere, Fransa sömürgecilik alanında hızla güçlenirken, Almanya
bunların gerisinde kaldı. En yakın tarihte A.B.D. Irak’ı özgürleştirmek
için Irak’a girmişti, oysa ki, İngiltere bu özgürleştirme işlemini I.
Dünya Savaşı’nda ziyadesiyle yapmıştı. Oysa ki ne I. ne II. Dünya
Savaşlarında, tek bir tane bile toprak kaybı, sınır değişikliği durumu
meydana gelmemişti.
Mevcut
kaos içerisinde hesap soramayacak yerlerin yönetimleri ele geçirilmiş
olsa da, Haçlı orduları görünürde hem kaybeden hem de kazanan
olmuşlardı. Ama asıl kazananlar tabii ki perde arkasındakilerdi. Ulu
önder Atatürk tarafından kararlaştırılmış olan, Osmanlı sonrası Türkiye
Cumhuriyeti’ni buna katmıyorum.
Ama tek katmayan ben değilim. Şaşırtıcı bir şekilde II. Dünya Savaşı da
Türkiye Cumhuriyeti’ni içine katmamıştı. Perde arkası düzenin, devletler
üzerindeki hakimiyetini sınadığı bu iki büyük insan katliamı vakasından
ikincisinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti yoktu. Bir tür Hacivat-Karagöz
oyunu oynanırmışçasına, hep bir perde vardı, perdenin arkasında kuklayı
oynatanlar ve perdeyi izlerken birbirlerini katleden, bunu yaparken
sebebini bile bilmeyen izleyiciler. İzleyiciler kelimesini bir önceki
yazımda da kullanmıştım. Günümüzde de izleyiciliğin, dolaylı ya da
direkt ölümlere neden olduğu aşikar. Bunu ilerleyen satırlarda
anlatacağım…
Şimdi özgürleştirici A.B.D. ile ilgili yine aynı ülkenin ürettiği birkaç çizgi dizi linkini sizlerle paylaşacağım:
Amerika’nın, Ortadoğu toplumlarını özgürleştirdiği, Irak
faşizmi ve İkiz Kuleler terörizminin sorumlusu tuttuğu Afganistan
ülkelerinin başrol “figüranları” yine kendi yapıtları olan bu çizgi
dizilerde gayet samimi şekilde gösteriliyor. Gösterildiği üzere her
ikisi de gayet özgür Amerikan vatandaşları. Hiç de İslami terörizm ve
faşizm işlermiş gibi bir halleri yok…
Bu çizgi dizileri hafife almayın.
Dünya üzerine, ülkemiz de dahil milyonlarca izleyicisi olan A.B.D.
yapımı çizgi diziler bunlar. Ülkemizde Mustafa Topaloğlu’nun yaptığı
“Obama” şarkısını bile F.B.I. tarafından gözleme alan A.B.D’den
bahsediyorum. Ülkelerinde şu anki başkanları dahil herkesi ti’ye alan
diziler, Osama Bin Laden’in, espritüel bir Amerikan vatandaşı olduğunu,
Saddam’ın (hesapta idam edilemeden yıllar önce), yarattıkları şeytan
figürüyle, yatakta yapay dildo ile oyun oynayan, hesapta idam edildikten
yıllar sonra da, aynı şeytana, “ben seni öldürmemiş miydim?” dedirtip,
hala yaşıyor olduğunu gösteren A.B.D. dizileri bunlar… Bilindiği üzere
Saddam’ın 20’nin üzerinde dublörü vardı. Bugünlerde Allahuekber diyenle
Şeytanuekber diyeni ayırmak pek bir zor. Bir de 24 dizisi var. Link
vermeye gerek duymuyorum. 2007 yılında gösterilen dizide Wayne Palmer
adındaki siyahi başkan rolünün iktidarında, onlarca terörist saldırıya
maruz kalıyor Amerika. O yıllarda henüz başkan siyahi değil. Dizinin
yazarları son derece ileri görüşlü olacaklar ki; 4 Kasım 2008’de yapılan
başkanlık seçimlerinde Barack Hussein Obama’nın seçileceğini hissedip,
aylar, belki yıl öncesinden dizi çekip başkanı siyahi yapmışlar.
Yine aynı Amerika, Discovery Channel’daki Ultimate Weapons (Gelişmiş Silahlar) belgeselinde, Irak’ı özgürleştirirken kullandıkları silahları ve bombaları “en iyi 10” listesi gibi iğrenç bir listeyle sergiliyor.
Özgür ve demokratik Amerika’yı
çok eleştirir bir girizgah oldu bunun farkındayım. Ama güzel ülkemin
bazen azınlığının bazen çoğunluğunun yaptığı gibi yapıp da, “kahrolsun
Amerika” demeyeceğim. Amerika dediğin Türkiye, Türkiye dediğin Amerika,
İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya. Yok yok şaşırmayın. Almanya kaybetti
belki zamanında ama şu an Avrupa’nın en güçlü ekonomisi. Ne de olsa
‘Alamancılarımız’ var deyip böbürlenmeliyiz belki. Cem Yılmaz’ın güzel
bir esprisi vardı; “ aşçı bahçıvanı, bahçıvan uşağı, sonra hepsi uşağı”
diye… Bizim burada yerleşeceğimiz en iyi konum sanıyorum ancak “uşak”
olurdu. Ege’deki Uşak’tan bahsetmiyorum ama…
Kahrolacak
bir şey varsa; o da pek tabii ki bizleriz. Gayet güzel kahroluyoruz da.
Rahmetli Barış Manço’nun bir yapıtı vardı; ‘Kendimi Hıyar gibi
Hissediyorum’ diye. Son günlerde beni en iyi anlatan şarkı bu…
Televizyondaki dizilerde “Büyük Sırlar”
dönerken, başrol kahramanımızın ismi nedense Ayşegül oluyor. Lider
ruhlu, kodum mu oturtan, çevresindekileri parmağında oturtan bir genç
kızımız, aynı zamanda nevi şahsına münhasır. Ayşegül ismi ülkemizde en
sık kullanılan 67.isim ve 189,877 kişi
bu ismi taşıyor. İsmin diğer detaylarına girmeyeceğim. Demek ki, Hülya
Avşar’lar, Ahu Tuğba’lar, Serpil Çakmaklı’lar, Müjde Ar’lar kızlarımızı
özgürleştirmeye yetmemiş. En azından 189,877 Ayşegül, dizi karakteri
Ayşegül’ü örnek alsa; dizi amaca ulaşmış demektir. Alkol kullanım yaşı
24’e çıkarken, her ilde bir üniversite hedefiyle, evlerinden uzak
özgürce eğitim görüp, diskalifiye diplomalarıyla hiçbir halt olamayan
kuş kadar özgür gençlerimiz kesmemiş olacak ki, Ayşegül; gençlerimize
özgürlük aşılıyor.
Güzel ülkemin denetleme kurulu da, uyarılmasına
rağmen, 14 yaşındaki genç kızın alkolik olarak gösterilmesine müdahale
bile edemiyor. Denetleme kurulunu kim denetliyor açığa çıkıyor elbette.
Ne
denli özgürleştirildiğimizi anlatacak daha onlarca örnek çıkacakken, bu
kadarı bile mideme kramplar girmesine neden oluyor. Özgür kramplar
giriyor mideme. İrademle onları durduramıyorum. İrademle, içimdeki kini
de durduramıyorum.
Birilerini
özgürleştirmenin manipülasyonla olduğu nerede görülmüş? Bir milleti
özgürleştirmenin, ağır silahlarla, bombalarla olduğunu sizlere kim
öğretti? Tüm bunları geçtim, insanların gözlerinin içine tek
gözünüzle(televizyon) baka baka, yalan seçimler, yalan haberler, yalan
reklamlar, yalan haklar, yalan dostluklar, yalan kardeşlikler gösterme
cesaretini kimden alıyorsunuz?
Hadi aldınız
diyelim, sevdiğim bir Amerikan aktör olan Gary Oldman’ın oynadığı Bram
Stoker’s Dracula filmindeki drakula mısınız? Ki o bile huzura ermek için
ölmeyi istemişti. Ölümü hiç düşünmez misiniz?...
Nurettin Yılmaz Koçak
Nurettin Yılmaz Koçak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Görüş ve düşüncelerinizi küfür, hakaret içermeksizin iletebilirsiniz.