Gündem kader midir?
Sadece bir insanın bile milyonlarca insanın kaderini değiştirebildiği, zincirleme ağlarla örülü olan türden mi?
Dünya gündemi, komşuların gündemi, ticari ilişkilerimizin olduğu
ülkelerin gündemleri ve ülkemizin gündemi. Her gün, bunların her birinde
onlarca vaka meydana geliyor.
Kimisi
sadece halktan kaynaklanıyor, kimisi de halk diye bir kavram var diye…
Ben bunun daha çok ikinci kısmıyla ilgileniyorum. Sadece halk unsuru ya
da gerçeği olduğu için, meydana geliyor olan gündem. Bu tip gündemdeki
en büyük farklılık, arkasından gelecek olan, etki-tepki metoduyla
geliştirilmiş, biri eksi biri artı kutup olan fikir ya da duruş
sergilenişlerinin gösteriliyor olması.
Etki-
tepki buradaki anahtar kelimelerimiz. Bugüne kadar henüz meydana
gelmemiş bir gündem hakkında fikir beyan eden, ya da meydana gelebilecek
kötü bir gündem hakkında tahminde bulunup, fikir paylaşımı ya da uyarı
niteliğindeki bir köşe yazısı ya da yazarına da pek rastlamadım. Bir
şeyler oluyor, ardından fikir paylaşımları ve görüşler geliyor. Bir
şeyler oluyor, zaman zaman orta yolun bulunduğu görülse de, sıklıkla iki
zıt kutup olan iktidar ve muhalefet iki farklı görüş dile getiriyor.
Bunların da ardından, medya unsurları. Cinayetler, bombalar, tonlarca
uyuşturucu, aralıksız kaos, eksik olmayan benzin zamları; çok ilginç bir
kaderi varmış ülkemizin. Zorlu bir kader. Gündemini söyle sana kim
olduğunu söyleyeyim demeyeceğim. Saçma olurdu. Ama artık durum öyle bir
hal aldı ki, bu kaos girdabında, farkındalık eşiğini geçtikten itibaren,
aslında her şey o kadar komik ve basit görünüyor ki. Bugün şu oldu, ya
da geçtiğimiz hafta şu oldu, bu böyle olduysa kesin böyle olduğu için
şöyle olmuştur, kesin şu aşamadan sonra bu olacaktır, bu olanlar kesin
şuradan kaynaklanıyordur tarzı bir yazı yazmak istemedim. Bizde yapılan
sadece bu çünkü…
Bir an düşündüm ve ben bu çılgın çarkın dışında bir görüş sergilemeliyim dedim. Sadece, gerçekten olup bitenler hakkında mı görüş dile
getiriyorum, yoksa bu devasa kısır döngü, bir şekilde beni de mi
dişlilerinin içine attı’yı anlayabilmek için. Aslında onca
değerlendirilip, fikir paylaşabilecek gündem vuku bulmuşken, pek yavan
kaldı bu fikir.
Gündem dediğin nedir ki? Bak bundan 23 sene önce ülke gündemine, çok da farklı konular yok. Bir şeyler oluyor ve arkasından yankı buluyor.
Bir
yandan da bu devasa bir ekmek teknesi. Gazeteler, dergiler, köşe
yazarları paralar kazanıyorlar bu işten. En düşük tirajlısı da en yüksek
tirajlısı da. Ayakta kalıyorlar bir şekilde.
Tüketim toplumunu canlı
tutmak, çok ciddi anlamda televizyon izlenme oranına bağlı diye
düşünüyorum. Televizyon izlemek için de merak etmeniz gerekir. Merak
etmeniz için olaylar meydana geliyor olmalı. Seçtiğiniz partinin oy yüzdesini,
ya da katılmadığınız anketin sonuçlarını öğrenmek istersiniz. Takip
ettiğiniz dizinin gelecek bölümünü merak edersiniz. Ama mutlaka bir
şekilde reklama maruz kalırsınız. Haberler, konular, günlük olaylar,
diziler…
Hepsi
paracı düzenin, varlığını sürdürebilmesi için size satmak istediklerini
göstermek istediklerinden kaynaklanıyor olabilir mi?
Evet, bu büyük çarkın
dişlisinde, kısa bir süre de olsa ezilmemiş olduğumu hissettim. Bu
hususla ilgili düşüncelerim, birkaç sayfaya sığacak türden de değil
aslında.
Gündemde her ne olursa olsun, sonuç hiç değişmiyor
ki. Sömürülen bir millet olduğumuz sonucu hep sabit. Gazetede ne okusak
da, haberlerde ne izlesek de, ördek yavruları gibi gündem ananın
peşinden gitmeye devam edilmiyor mu? Halk tükenmeye ve tüketmeye devam
etmiyor mu?
Söylesenize!
Türkiye’nin suçu ne?...
Nurettin Yılmaz Koçak
Nurettin Yılmaz Koçak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Görüş ve düşüncelerinizi küfür, hakaret içermeksizin iletebilirsiniz.