19 Mart 2012 Pazartesi

Türkiye'nin Suçu Ne

Gündem kader midir?
Sadece bir insanın bile milyonlarca insanın kaderini değiştirebildiği, zincirleme ağlarla örülü olan türden  mi? Dünya gündemi, komşuların gündemi, ticari ilişkilerimizin olduğu ülkelerin gündemleri ve ülkemizin gündemi. Her gün, bunların her birinde onlarca vaka meydana geliyor.
Kimisi sadece halktan kaynaklanıyor, kimisi de halk diye bir kavram var diye… Ben bunun daha çok ikinci kısmıyla ilgileniyorum. Sadece halk unsuru ya da gerçeği olduğu için, meydana geliyor olan gündem. Bu tip gündemdeki en büyük farklılık, arkasından gelecek olan, etki-tepki metoduyla geliştirilmiş, biri eksi biri artı kutup olan fikir ya da duruş sergilenişlerinin gösteriliyor olması.

Etki- tepki buradaki anahtar kelimelerimiz. Bugüne kadar henüz meydana gelmemiş bir gündem hakkında fikir beyan eden, ya da meydana gelebilecek kötü bir gündem hakkında tahminde bulunup, fikir paylaşımı ya da uyarı niteliğindeki bir köşe yazısı ya da yazarına da pek rastlamadım. Bir şeyler oluyor, ardından fikir paylaşımları ve görüşler geliyor. Bir şeyler oluyor, zaman zaman orta yolun bulunduğu görülse de, sıklıkla iki zıt kutup olan iktidar ve muhalefet iki farklı görüş dile getiriyor. Bunların da ardından, medya unsurları. Cinayetler, bombalar, tonlarca uyuşturucu, aralıksız kaos, eksik olmayan benzin zamları; çok ilginç bir kaderi varmış ülkemizin. Zorlu bir kader. Gündemini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim demeyeceğim. Saçma olurdu. Ama artık durum öyle bir hal aldı ki, bu kaos girdabında, farkındalık eşiğini geçtikten itibaren, aslında her şey o kadar komik ve basit görünüyor ki. Bugün şu oldu, ya da geçtiğimiz hafta şu oldu, bu böyle olduysa kesin böyle olduğu için şöyle olmuştur, kesin şu aşamadan sonra bu olacaktır, bu olanlar kesin şuradan kaynaklanıyordur tarzı bir yazı yazmak istemedim. Bizde yapılan sadece bu çünkü…
Bir an düşündüm ve ben bu çılgın çarkın dışında bir görüş sergilemeliyim dedim. Sadece,  gerçekten olup bitenler hakkında mı görüş  dile getiriyorum, yoksa bu devasa kısır döngü, bir şekilde beni de mi dişlilerinin içine attı’yı anlayabilmek için. Aslında onca değerlendirilip, fikir paylaşabilecek gündem vuku bulmuşken, pek yavan kaldı bu fikir.

Gündem dediğin nedir ki? Bak bundan 23 sene önce ülke gündemine, çok da farklı konular yok. Bir şeyler oluyor ve arkasından yankı buluyor.
Bir yandan da bu devasa bir ekmek teknesi. Gazeteler, dergiler, köşe yazarları paralar kazanıyorlar bu işten. En düşük tirajlısı da en yüksek tirajlısı da. Ayakta kalıyorlar bir şekilde.
Tüketim toplumunu canlı tutmak, çok ciddi anlamda televizyon izlenme oranına bağlı diye düşünüyorum. Televizyon izlemek için de merak etmeniz gerekir. Merak etmeniz için olaylar meydana geliyor olmalı. Seçtiğiniz partinin oy  yüzdesini, ya da katılmadığınız anketin sonuçlarını öğrenmek istersiniz. Takip ettiğiniz dizinin gelecek bölümünü merak edersiniz. Ama mutlaka bir şekilde reklama maruz kalırsınız. Haberler, konular, günlük olaylar, diziler…
Hepsi paracı düzenin, varlığını sürdürebilmesi için size satmak istediklerini göstermek istediklerinden kaynaklanıyor olabilir mi?
Evet, bu büyük çarkın dişlisinde, kısa bir süre de olsa ezilmemiş olduğumu hissettim. Bu hususla ilgili düşüncelerim, birkaç sayfaya sığacak türden de değil aslında.
Gündemde her ne olursa olsun, sonuç hiç değişmiyor ki. Sömürülen bir millet olduğumuz sonucu hep sabit. Gazetede ne okusak da, haberlerde ne izlesek de, ördek yavruları gibi gündem ananın peşinden gitmeye devam edilmiyor mu? Halk tükenmeye ve tüketmeye devam etmiyor mu?

Söylesenize!
Türkiye’nin suçu ne?...


Nurettin Yılmaz Koçak 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Görüş ve düşüncelerinizi küfür, hakaret içermeksizin iletebilirsiniz.