19 Mart 2012 Pazartesi

Züğürt Ağa

ğürt Ağa


İzlemiş olanlar bilirler, bana göre bir şaheserdir…
Siyasi bir parti mensubu, muhtemel milletvekili adayı bir şahıs,Haraptar Köyü Ağası rolünü oynayan Şener Şen ile iyi bir dostluk muhabbeti içindedir ve köy ahalisinin oylarını almak üzere kendisinden söz alır.
Ancak köy halkı, baba Abdo Ağa ve sadık kahya da dahil olmak üzere, cennet tapusu vaadiyle köy şıhının salık verdiği partiye oy verirler. E tabi Ağa bu sadakatsizlik karşısında yıkılır… Ağa’nın her sorduğu, ‘ağam valla ben senin partiye verdim’ der.
Sandıktan sadece 1 oy o partiye çıkmıştır. Ağa sorar; “o zaman ben kime oy verdim”?..
Cennetten alınacak tapu da, gökyüzünü kaplayan kapkara buluttan damlayan bir kaç su damlası ile benzer güçtedir tabii…
2011 seçimlerinin sonuçlarına baktığımda nedense direkt olarak bu film geldi aklıma…
Karşımızda, 10 milyon artmış olan seçmen sayısına rağmen, daha gece yarısı gelmeden sayılması biten bir seçim vardı.
Yasaklara rağmen, neredeyse her kanalda, “bakın bizim öngördüğümüz aynen çıktı” tarzı programlar.
Olaya bana sunulan perspektiften değil de, biraz daha geniş bir açıdan baktığımda, olayların ne kadar komik bir şekilde meydana geliyor olduğunu gördüm. Zaten bu komikliği daha seçim olmadan önce de naçizane öngörmüştüm.
Zaten bunu ön görmemek ve bir şeyleri değiştirebileceğine inanmak, önceki yazılarımda da belirttiğim gibi birinci sınıf bir zavallılık olurdu.
Deveye sormuşlar sırtın neden eğri, nerem doğru ki falan filan…
İstisnasız her şeyin bu deyiş gölgesinde vuku bulduğu ülkede, neden seçimler doğru olsun ki?
Aynı medya değil mi, pusulada onlarca parti var iken, sadece üç partiyi gözümüzün içine sokan?
Dünya’nın her hangi bir noktasında, dengeleri ciddi anlamda değiştirmesi gereken onlarca olay meydana gelmişken, ülkemizde yapılan seçimlerde dengeler nasıl olduysa 4 sene öncesinin neredeyse aynı çıktı.
Hadi istikrar diyelim, güven diyelim, deneme diyelim. Bu birinci partiyi etkiler. Muhalefet de mi bu denli dengeli de, sıralama yine birebir oluyor.
Kaz mı sandınız bizi?
Madem medya bu kadar ön görülü idi, seçim yapılmasın propagandası yapılsaydı, istikrar bu kadar barizdi ve devam etmeliydi, seçim neden yapıldı?
Allah’ın emri mi?
Ameliyat oluyor olan hastaya, belirli zaman aralıklarıyla narkoz verir gibi, “tikir tikir” işletiyorsunuz sistemi ki, halk uyanmasın. Halk iradeyi kendi belirliyormuş gibi hissetmeye devam etsin. Maazallah farkına varırlar da, bütün bu sistem alaşağı olur korkusundan mı?
Neye yaradı yani seçim? Birkaç trilyoner daha ürettiniz buna yaradı. Yola çıktığımızda birkaç Range Rover daha fazladan göreceğiz.
İstikrar mı?
Elbette devam edecek.
Tüpraş, Turktelekom ve İdo gibi firmaların özelleştirilme süreçlerindeki gibi göz kamaştırıcı bir çılgınlık ve cesaretle devam edecek.
Benzin muhtemelen 2012 son çeyreğine gelmeden 5 TL. olacak.
Asgari ücret ve emekli maaşları, açlık sınırının bir hayli altında seyretmeye devam edecek.
Kürt sorunu, cart sorunu, curt sorunu gibi yapay sorunlar üretilmeye, masum insanlar ölmeye, halk soyulmaya devam edecek.
Cari açık moratoryum seviyesine gelecek kadar büyüyecek.
Ve tüm bunlar gayet istikrarlı şekilde ola gelecek.
Halkımız da, 12 Haziran’da yaptığı gibi, meeee’lemeye devam edecek.
İngilizden Müslüman olsaydı, Arthur hacı olurdu…
Uzanmaya devam edelim su görünümlü ateşe.
Şimdi yakmaz belki ama, yaktığında iş işten çoktan geçmiş olur…

Nurettin Yılmaz Koçak 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Görüş ve düşüncelerinizi küfür, hakaret içermeksizin iletebilirsiniz.