13 Haziran 2013 Perşembe

Borsa Şikecileri

Aylar önce yine bir yazı kaleme almıştım. "Bizde her şey hastalıklı" adında.

Son günlerde yaşıyor olduğumuz hastalıklı tablo da, durumun aylar içerisinde katmerlenerek büyüdüğünü bizlere tüm açıklığıyla gösteriyor.

Bugün haber sitelerini, yandaşı, satılmışı, satılmamışı, kiralığı vs. Hepsinde bir ana sayfa var. Ana sayfada da, gündem haberlerini yansıtan pencereler. 

Bu pencereleri, site ayırmaksızın analiz ettiğimizde, bir bölümünü, Gezi Parkı olayları, bir bölümünü "futbol transfer ve başkanların söylemleri" haberleri, bir bölümünü de, özellikle yazları görmeye alışık olduğumuz, bikinili haberler ve verilen "frikikler" haberleri oluşturuyor.

Yani bunca dertle dertlenen aslında sadece bizleriz. Halk!

Medya ve medyayı kullanan tüm sistemlerin keyifleri tıkırında. Birisi gaz bombasıyla gözünden vurulmuş, birisi öldürülmüş, sakatlanmış, avukatlar bile göz altına alınır olmuş, bunlar temelde medya için bir renk. Sıradan bir detay.

Gerilimi, gelecek kaygısını, ülkenin içinde bulunduğu durumu düşünen, sadece halk.

Neden sadece halk diyorum? Aslında görünürde, önüne gelene sallayan, tehditler savuran, ya da savrulan tehditlere karşı duruyormuş gibi yapan siyasiler, bürokratlar da var değil mi?

Ancak dün tv'ye çıkarılan Necati Şaşmaz, nam-ı diğer "Usta", halkın kaygılarının, devlet erkanı tarafından ne kadar önemsendiğini, ciddiyet seviyesini ve dalga geçme potansiyelini gözler önüne serdi. Sistem bir anlamda "sizin layığınız bu" dedi.

Demeye de devam ediyor. 

Fenerbahçe ile sürgün veren şike operasyonu da keza. Her şey belirli sembol algıları üzerinden yürüyor.

Çünkü Fenerbahçe, Mustafa Kemal'in de takımıydı.

Çünkü son süreç, Mustafa Kemal'in bayramlarının, bayrağının, ideolojsinin, ayaklar altına alındığı bir süreç. Gündemin genellikle en az %50'sini işgal ediyor olan futbol mafyası üzerinden siyaset gütmenin, Fenerbahçe adına çıkarılacak bir şike bombasından daha iyi bir yolu olamazdı.

Tabii ki bu, şikenin varlığını reddetmiyorum. Zira şike, dünyanın "tek" hakimi şu sıralar.  Ben de eski bir Fenerbahçe taraftarıyım. Spor müsabakası olduğunu sandığım maçların, tamamen yatırılan bahis yoğunlukları üzerinden şekillendiğini görünce, kendimi eşşek yerine koyulmuş hissettim ve artık herhangi bir spor klübü taraftarı değilim. Ancak spor taraftarıyım. 

Beni sadece sömürmek, yayın satmak, forma satmak, kombine bilet satmak, bağış toplamak için bir meta olarak gören sistemin, taraftarlarına taraftar olmalarının bedelini sürekli ödettirdiğini farkettim.

Geldiğimiz günde futbolda şike yok mu sanıyorsunuz?

Eğer olay temizlendi ve şu an her şey yolunda sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

Bugün bizlere bir siyasi mantığın ve halkın lideri gibi görünen, ya da lider potansiyeli varmış gibi görünen kişilerin tamamı, bu şike mafyasının yıldızları. 

Ve şike mafyası, sadece futbolda yok. Bugün 7-77 yaş aralığında, içerisinde para-yatırım-bahis gibi "ödeme ve beklenti" temelli şeylerin tümü şikeli, tümü şaibeli.

Tıpkı seçimler gibi, tıpkı başbakanın son günlerde sürekli sayıkladığı ve sayıklattığı   "faiz lobisi" kavramı gibi.

Bugün boykot ediyor olduğumuz firma ve holdinglerin neredeyse tümü, sandıldığı gibi tek bir şahsa ait değil. Birçoğu, çoklu ortaklı ve önemli ayakları genellikle yurt dışında olan firmalar.

Bizler algısal olarak, Ferit Şahenk'i, Koç'u, Sabancı'yı, Ülker'i, Boyner'i ve bilumum birkaç markayı ve yönetiminde olan insanları boykot ediyoruz ya da etme kararı alıyoruz değil mi?

Bu piyasaya nasıl yansıyor?

Hızlı manevralarla inip çıkan borsa değerleri, gizli devalüasyon geçiren döviz kurları ve aslında moratoryum seviyesine gelmiş Türkiye Cumhuriyeti.

Daha önce geçirdiğimiz kriz tablolarından çok daha berbat bir kriz ortamı olmasına rağmen, bizlere bu nasıl yansıtılıyor?

"Türkiye Imf borcunu sıfırladı, devlet puanlama şirketleri, puanı arttırdı ve Türkiye'yi yatırım yapılabilir seviyeye yükseltti."

Bu dışarıyı ilgilendiren bir şey değil temelde. Çünkü Türkiye'de kimin nasıl yatırımlar yaptığını, tam olarak ortaya çıkarmak bugünün teknolojisi ve konjonktürü ile mümkün değil. Asıl hedef içerideki yatırımcı ve onun gaza getirilmesi.

Müthiş bir kara para akışı, konteynırla Dolar yığsanız, Euro yığsanız, hesabını soracak ya da kaynağını soracak bir sistemin olmayışı, bu paraları bankalara ya da borsaya yatırmak isteseniz, yine kaynağı sorulmayan bir sahte düzen içerisinde, birileri milyalarla ifade edilen servetlerine servet katarlarken, küçük yatırımcının yani halkın, yastığı altındaki altınına, elindeki parasına ya da mevduatına göz dikmiş, aç gözlü, doyumsuz, pis boğaz kravatlı yan kesicilerin, o yatırımları cukka etme operasyonlarını, bizler siyasette ilk ağızdan, "faiz lobisi" hesap verecek olarak dinliyoruz.

Yani ters manipülasyonun kitabı yazılıyor.

Bizim karşı durduğunu sandığımız ve karşıtlarının bile bugünlerde zokayı yuttuğu ve "eğer gerçekten faiz lobisine karşı duracaksa ben yanındayım" güruhunun oluşmasına neden olan Başbakan ve kabinesi ve yine faiz lobisi atağına açık destek veren Bahçeli, aslında faiz lobisinin şike operasyonuna hizmet ediyorlar.

Hatırlayın, daha birkaç ay olmadı, yılların İmkb'si, pat bir anda Borsa İstanbul oluverdi.

Turkcell, Turk Telekom reklam formatlarında reklamlar çekilmeye başlandı. Birkaç sene öncesine kadar kobi seviyesinde olan firmalar, Borsa İstanbul'da halka arz edilmeye başlandı.

Ve yüce hazret çıkıp da "milletin kanını emenler hesap verecek" dediği zaman, asıl hesabı emenlerden değil, kanı emilenlerden sormuş oluyor. 

Bazı çevreleri spekülatif davranmakla suçlayanlar, kendileri baş spekülatör oluyorlar. Ve bal gibi de bunun farkındalar. Dolayısı ile vatan haini oldukları gerçeğini değiştirmiyor.

O cengaver gazeteciler, fırça kayanlar, haydi biriniz yazsanıza, "7 yaşından itibaren gençleri avlayan ve sürekli kasanın kazandığı İDDAA furyasının önüne geçsene" diye.

Yapabilir mi?

Yapabilmeyi geçtim.

Sadece bunu zikredebilir mi?

Hayır mümkünü yok. Ağzına bile alamaz. Denemesi bedava. 

Madem Allah korkusu ve din korkusu ile adalet anlayışı ile hareket eden bir başbakansın ve kabinesininiz ya da muhalifleri, herhangi birinin, Türkiye'de ve tüm dünyada, dudak uçuklatacak, Borsa İstanbul'u 5 defa katlayıp hallaç pamuğu gibi atacak potansiyelde, asıl tehdit ve soygun mekanizması olan, sporu dejenere eden, bahis mafyasını ya da popüler adıyla, "BAHİS LOBİSİNİ" de ağzınıza alsanıza? 

Alabilir misniz?

Nasıl ki, silahsız masum insanlara, acı çektiren vicdanlarınız, bunu yapıyorken zerre titremezken, Bahis Lobisini ağzına almaya cesaret edemez.

Rothschild ve Rockefeller grubunun hakimiyetini tehdit altına sokan John F. Kennedy gibi, 200 küsür metreden alnınızdan vurulmaktan korkarsınız. 

Hadi bundan da korkmadınız diyelim, saltanatınızın bitmesinden, bu rüyanın sonlanmasından korkarsınız.

Bir şekilde halkçı ayaklarına yatarken, sıranızı savana kadar yiyebildiğiniz kadar yediklerinizi kaybetmekten korkarsınız.

O yüzden vatanı, milleti, ülkeyi, düşünüyor ayaklarını bırakın.

Rol kesmeyin. Sizler oyun ve makam sahibisiniz ama, tüm bu oyunlarınızı izleyen birileri olduğunu da gözden kaçırmayın.

Halkı bu kadar hafife almayın. 

Köprüyü geçene kadar kullandığınız Allah'ı da hafife almayın. Tarihi bir inceleyin, halkın attığı tokatlar hep büyük olmuştur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Görüş ve düşüncelerinizi küfür, hakaret içermeksizin iletebilirsiniz.