17 Ağustos 2013 Cumartesi

Neden Eylül Neden Sonbahar

Komedi tüm hızıyla devam ediyor. 

Komedinin, trajik olan yüzü ise, masum insanların, o veya bu nedenle katlediliyor olmaları.

Vatikan her zamanki gibi işleri eline yüzüne bulaştırıyor.

Ne Abd'yi doğru düzgün yönlendiriyor, ne İsrail'i, ne Avrupa Birliği'ni, ne diğer alt sancaklarını. 

Acemî, vasat, başarısız, canî, tutumsuz, tutarsız, hesapsız ve vahşi.

Hep olduğu gibi.

Önceki gün, "seçimle" gelen "devrik" Mısır lideri Mursi'nin "göz altı" süresi, "1 ay" daha uzatıldı.

Amma çok tırnak kullandım değil mi? Ama mecbur. İpuçları genellikle, son aylarda popüler olan, cümle/kelime puntolarının kalınlaştırılmasında ve tırnak içine alınmalarıyla kendilerini gösteriyor. 

Tutarsızlıklar ve komedi, daha bir gün yüzüne çıkıyor böylece.

1 ay sonra, miládi takvime göre 2013 Eylül ayına gireceğiz. Yılın 9. ayına. 

Bu noktada hemen bir komplo teorisi patlatıp, uyuz olanları daha da uyuz edelim hemen: "acaba 11.09.2013" yeni Gezi olaylarının provoke edilmeye başlanacağı tarih mi olacak?..

Bu işin şakası tabi. Öyle ya da böyle yine dandik hesaplar içinde olanlar var; burası gerçek. İzliyoruz ve göreceğiz.

Zaten köşe yazısı yazanlar ve analistler başka ne yaparlar ki değil mi? Olaylar olur, onlar yorumlarlar. Bunun tersten işlediğine pek rastlanmaz genelde. Bir köşe yazarı ya da analistin, ya da çok yaygın kullanılan titr üzerinden konuşursak, bir "araştırmacı yazarın" gündem oluşturduğuna, ve diğerlerinin O'nu takip ettiğine pek rastlanmaz.

Yine vasat bir örnek olarak belki Mehmet Baransu verilebilir.

O ne de olsa, çok "derin" bir gazeteci, kimsenin bilmediğini bilir, bulunamayanı ortaya çıkarır ve genelde haber bombaları patlatır.

Bu O'na bir tür bahşedilmiş güç gibidir. Diğer birçokları, bu özelliğe yaklaşamaz bile.

Wikileaks, Tuncay Özkan, Mit vs derken, çok can alıcı haberler çıkarır ve yayımlar. 

Bir ara da Emre Uslu'nun yıldızı parlıyordu. Ne hikmetse bu aralar pek bomba çıkmıyor ondan.

***

Recep Tayyip Erdoğan bir demeç vermiş:

"Türkiye'yi terk konusunda verilmiş sözler yerine getirilmiş değil. Yüzde 20 çekilme gibi bir durum var, o da çocuk, yaşlı kadın. Bunun dışında çıkma diye bir şey söz konusu değil. Böyle bilinmesinde fayda var" demiş.

Artık bu bilgiyi hangi danışmanı ya da bakanından aldıysa, bana çok komik geldi.

Önceki bir yazımda bu hususla, "bu kadar sürede Çin nüfusu dağdan inerdi" şeklinde dalga geçmiştim.

Şimdi yine bu açıklamayı da, aynı hatta daha güçlü bir komiklikte buluyorum.

Bocalamak ve işleri eline yüzüne bulaştırmak kavramlarının tanımları, sanırım yeniden yapılıyor.

TDK'yı yakından takip ediyorum. Bu kavramların da tanımlarını güncelleyecekler mi diye.

Malûm yaz bitiyor.

Yaz biterken birkaç başlık "spoiler"ı kendisini belli etmeye başladı bile.

- "Stada siyaset sokan bedelini öder."
- "Huzuru kaçıran ve hukuksuz hamleler atan bedelini öder."
- "Sıcak bir sonbahar geliyor" gibi...

Planlar planlar... 

Bu ikilemeyi sık sık kedimle ilgili kullanırım. Ben otururken beni oyuna çekmek için, ya da kalktığımda evde yürürken, sürekli bir plan hali içindedir. 

Saklanır, pusu kurar. En umulmadık anlarda pat diye önümde zıplayarak beliriverir vesaire.

Son dönem dünya ve iç siyasetimizi de, kedime benzetiyorum.

Ama kedim tabii ki onlardan daha iyi ve akıllı...

O kadar sığ bir akılla, o kadar başarısız adımlar atılıyor ki, şartlar bana bir yerli yapım sinema filmi olan Gen'i hatırlatıyor.

İzleyenler bilir, hastane hastalar tarafından ele geçirilmiş ve hasta yataklarında da doktorlar ve sağlık görevlileri.

İşkencenin, cinayetin, katliamın bini bi'para...

Yahu kardeşim, niye Eylül?

Şimdi bildiğim kadarıyla bu "lidersiz" bir olay.

Halkın duruşu, hareketi, falanı filanı.

Öyle ya da böyle özünden kopmuş olan ve her türlü provokasyona açık hale gelmiş olan bir vaka.

Sizler başında olduğunuz ve birebir yönettiğiniz organizasyonları bile ( süreç - akil adamlar - açılım ), zamanında yapamıyorsunuz ve elinize yüzünüze bulaştırıyorsunuz da, kendinize karşıt bildiğiniz/gördüğünüz bir hususta, "sonbahar" adına nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsunuz?

Bu kadar da açık edilmez ki, Türkiye'yi ve vatandaşları, kendi elinizle kaosa servis edeceğiniz...

Şimdi niye değil? Ya da Temmuz neden değildi?

"Stada siyaset sokan bedelini öder" derken, liglerin açılması esnasına hedef mi gösteriliyor?

Ya da kendi ellerinizle yapacağınız provokasyonların, işaretlerini mi veriyorsunuz?

"Yaz ayıdır, üniversiteler kapalıdır, ayaklanma olursa vasat geçer, katılım düşük olur, millet tatilde, hem turizm de olumsuz etkilenmesin, oradaki avantamızı kaçırmayalım, sonbahar-kış, bunun için en verimli dönem olur" mu demiş oluyorsunuz?

Sonbahar sıcak geçse ne olur, soğuk geçse ne olur.

Milletin verecek bir canı kalmış ve Vatikan unsurları için de o canlar sinekten değersiz.

Siyaset yapsanız ne olur, süreç işletseniz ne olur?

Türkiye başkanlık sistemine geçse ne olur, mevcut düzen otursa ne olur, apaçık sömürge ülke iken.

Türkiye Petrolleri reklam veriyor, vatandaşa bir faydası olan bir şeymiş gibi...

Sizler elinize geçirmişsiniz, istihza, aşağılama, gözlerimize baka baka yalanlar, dolanlar, bir ay içerisinde verilmiş iki demecin birbiriyle çelişmesi...

Bilgisayar oyunu oynar gibi insan öldürmek, çatılardan bacalardan insan avlamak.

Ben çok araştırdım da bulamadım, birkaç yüzyıl önce doğmuş ve hálá yaşıyor olan birisini.

Hadi canisin, álemin en akıllısı, en iyi sömürenisin. 

Milyonlarca insanın hem canına, hem kaderine, kendi menfaatin uğruna kastedebilensin.

Korkusuz korkaksın.

Ama a'canım benim, sen de öleceksin.

Hayır iláhi adaletten bahsetmiyorum burada.

Doğrudan, düz, bildiğin öleceksin.

Ölürken gözlerinin önünden geçen hayatının film şeridinin galasına, İmdb'de kaç yıldız vereceksin?







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Görüş ve düşüncelerinizi küfür, hakaret içermeksizin iletebilirsiniz.